YILDIRAY ÇİÇEK / TÜRKGÜN

Vicdan kelimesinin dünyada en sık kullanıldığı ve arandığı günleri yaşıyoruz. Bize bunu yaşatan İsrail’in vahşetleri ve bu vahşetler karşısında dünya devletlerinin tutumları olmaktadır. Medeni, çağdaş görünen devletlerin Gazze’deki sivil ve çocuk katliamını meşrulaştırma çabaları vicdanları kanatmaktadır. İnsan olup da Gazze’de çocukların, sivillerin öldürülmesine duyarsız, kayıtsız kalmak mümkün değildir. Bunun din ve ırk mensubiyetiyle de alakası yoktur. Zaten öyle olsaydı İsrail içinde ve dünyanın birçok yerinde vicdan sahibi Yahudiler Müslümanların öldürülmesine yönelik vicdanın sesi olan protesto gösterilerini yapmazlardı. Keza Hristiyanlar da vicdanının sesini dinleyerek İsrail’in vahşetlerine dünyanın her yerinde tepkisini göstermektedir. Mesele insanın yüreğini ve beynini dengeleyen vicdanla alakalıdır. Kaliteli insanın yansıması da vicdanıyla orantılıdır. Kalitesiz insandan uzak durmayı da “Her şeyde vicdan sahibi olmayan kişiye hiçbir şeyde güvenme” diye telkin etmişler.

Geçenlerde Türkiye’de ruh hastası olduğuna şüphe olmayan bir gencin, “Ben de Arap soykırımını destekliyorum. Filistinli bebeklerin, kafası kopartılmış bebeklerin kafatasını futbol topu olarak kullanmak için çadıra ben de geliyorum” şeklindeki videosu inanın kanımızı dondurdu. Ailesi, okulu bu gence nasıl bir eğitim vermiş ki öldürülmüş bir bebek kafasıyla top oynamaya varan hayal gücüyle vicdansızca çağrıda bulunabiliyor?

Yine bir başka örnekKanlı yaratık İsrail’e destek veren Starbucks’ı boykot etmeyenlere tepki veren bir kadına, Starbucks içinde kahve yudumlayarak cevap veren bir gencin, “Burası Müslüman ülke değil. Laik bir ülke. Seni Gazze’ye gönderelim. Filistin’e git” ifadeleri de başka bir vicdansızlık örneği olmuştur. Vicdan arayışı içindeki protestocu kadının da onlara “Peki siz Müslüman mısınız? Değilseniz diyeceğim bir şey yok. Peki insan mısınız? Vicdanınız var mı?” sorusu da çok anlamlı olmuştur. Onların dinini, ırkını geçtik vicdanı olmayana ne deseniz de faydasızdır.

“Çıkar konuşunca vicdan susar” derler. ABD başta olmak üzere birçok Batı ülkesi Ortadoğu’da menfaatlerini kovaladığı için vicdanları elbette olmuyor. Fakat “Filistinli kafası koparılmış bebeklerin kafasıyla futbol oynamak” isteyen 22 yaşındaki ruh hastası gencin ve Starbucks’ta kahve yudumlayan gençlerin katliamdan menfaati nedir ki bu kadar vicdansız olabiliyorlar.

Örnek bunlar mı sadece?

İşgalci İsrail’in soykırım girişimlerini sosyal medyadan beğenen İP Genel Başkan Yardımcılarını, İsrail askerleri için “Rabbim İsrail ordusuna güç-kuvvet versin” diyen Zafer Partili vicdansızları görmedik mi? Sosyal medyada Milliyetçi-Türkçü-Tengrici-Devrimci gibi sıfatları kullanıp, İsrail’in soykırımından haz aldığını, ölen Filistinlilere karşı duyarsız kalınması gerektiğini söyleyen ruh hastalarını da şahit olmadık mı? Bir hayli olduk. Netanyahu şeytan gibi bunların ruhlarına girmiş adeta. Vicdanı olmayanlara hangi konuda güveneceğiz? İnsan olmayı başaramamış, insanlığı bedenini terk etmiş kişilerle aynı vatan toprağında hangi hedefe koşacağız?

Vicdanı olmayana Türk denir mi?

Vicdanı olmayana Müslüman denir mi?

Vicdanı olmayana insan denir mi?

Türk milletinin tarihinde ne zaman böyle bir soykırıma sessiz, kayıtsız kaldığı görülmüştür?

Gazze’de ölen çocuklar tüm dünyanın vicdan meselesidir. Türk’te bu vicdanın öncüsüdür.

Mazlum çocukların intikamını İsrail’den alacak vicdan sahipleri de dünyanın en şerefli insanları olacaktır.