Rolunüz nasıl gidiyor?

Sıtkı Şeremetli

Rolunüz nasıl gidiyor?

(Yıldıray ÇİÇEK)

Sen, ben, o… Biz, siz, onlar… Hepimiz aslında gerçek karakterimizi değil de rollerimizi oynuyoruz…

          “İnsanın ruhu ve zihni bozuk ve kirliyse, doğal ve güzel hareket edemez, her zaman rol yapar” derler ya… Hal bu, halimiz bu…

Rol yaparak o anı, rol yaparak gelecek günleri kurtardığımızı sanıyoruz. Belki de maddi olarak kurtarıyoruz ama manevi olarak vicdan tartısında karakter ağırlığımız ne oluyor?

Hep dünya kazanımları için oynuyoruz rollerimizi…

Kimimiz ustaca, kimimiz acemice…

Ahlaklı adam rolleri oynuyoruz… Aslında değiliz…

Faziletli adam rolleri oynuyoruz… Aslında değiliz…

Erdemli adam rolleri oynuyoruz… Aslında değiliz…

Hassasiyet sahibi adam rolleri oynuyoruz… Aslında değiliz…

Dava adamı rolleri oynuyoruz… Aslında değiliz…

Sadakatli adam rolleri oynuyoruz… Aslında değiliz…

Sevgi, merhamet dağıtan adam rolleri oynuyoruz… Aslında değiliz…

Ülkü, ilke peşinde koşan adam rolleri oynuyoruz… Aslında değiliz…

Yalan söylemez adam rolleri oynuyoruz… Aslında değiliz…

İhanet etmez adam rolleri oynuyoruz… Aslında değiliz…

Vefalı adam rolleri oynuyoruz… Aslında değiliz…

Dost adam rolleri oynuyoruz… Aslında değiliz…

Paraya, makama, sıfata önem vermeyen adam rolleri oynuyoruz… Aslında değiliz…

Hesapsız adam rolleri oynuyoruz… Aslında değiliz…

Düşünceli, nezaketli adam rolleri oynuyoruz… Aslında değiliz…

Adaletli adam rolleri oynuyoruz… Aslında değiliz…

Tüm bu ve benzeri rolleri niçin oynuyoruz?

Bu dünyanın maddi kazanımları için…

Oysa öteki dünyanın manevi kazanımları da bu dünyadaki karakterimizle, yaşantımızla, hayat tarzımızla birikmektedir.

Kullarına rol yapıyoruz da, Allah’a karşı rol yapılmayacağını niçin hiç düşünmüyoruz?

İşte perde, işte sahne…

Oyna oynayabildiğin kadar rolünü…

İstersen rollerinin hepsini birden oyna, istersen sırasıyla…

Rollerinin tadını çıkar. İstersen hızlı adımlarla, istersen yavaş yavaş…

Aldat insanları, dünyalık menfaatler için sat satabildiğin kadar onları…

Her şey bu dünyadaki perdenin kapandığı güne kadar… Aslında bir bilsen nefesinin bir saniyelik olduğunu… Aslında biliyorsun da öyle bir karakter taşıyorsun ki, Allah’ı bile aldattığını sanıyorsun…

Bu hayatta mücadele erdemle, faziletle, sevgiyle, adaletle, merhametle, dostlukla, sadakatle, ahlakla, vefayla, adamlıkla, doğru söz ve duruşla olur. Rol yaparak mücadele olmaz, bunun adı olsa olsa karakter tiyatrosu olur. Zaten Allah korkusu olmayana, kuldan utanma mı olur?

Dünyada masken düştüğünde, dünyada nefesin tükendiğinde geriye ne bırakmış gitmiş oluyorsun?

Ne güzel diyor Yunus Emre: Ana rahminden geldik pazara / Bir kefen aldık döndük mezara…

Gelin yol yakınken hepimiz rol yapmayı bırakalım. Rol yaptığımız maskeleri çıkarıp çöpe atalım ve gerçek yüzümüz ne ise onunla toplum içinde gezelim…

Her gün farklı maske takıp takıp çıkarmaktan, herkese ayrı rol oynamaktan yorulmuyor musunuz? Yoksa dünya menfaatleri için yorulmaya, her gün farklı rol maskesi takmaya değer mi diyorsunuz?

Adam olmak başka, adam rolü yapmak daha başkadır. Bunun ortası daha vahim bir karaktersizliktir. O yüzden rol yapmayın, gerçek karakteriniz neyse onu yansıtın…

Aynı sahne, aynı roller artık sıkıcı oluyor. Belki rol pozisyonunuzu, belki sahnenizi biz alışana kadar değiştirseydiniz “bu yeni” düşüncesiyle biraz daha katlanabilirdik…

Bizim rolümüz de sizin oynadığınız rollere inanmaktı belki de… Roller çatışır, karakterler sahneden düşer…

BU KONUYU SOSYAL MEDYA HESAPLARINDA PAYLAŞ
ZİYARETÇİ YORUMLARI

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu aşağıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.

BİR YORUM YAZ