YILDIRAY ÇİÇEK / TÜRKGÜN

Kerkük özellikle son iki haftadır barut fıçısı gibi… Barzani’nin 2017 yılındaki korsan referandum girişiminden sonra Peşmerge’nin silahlı varlığına son verildiği Kerkük’te huzur içinde yaşayan halk, Irak Başbakanı Muhammed Şiya es-Sudani’nin, Kerkük Operasyonlar Komutanlığı karargâhı olarak kullanılan binayı ve 33 askeri noktanın kontrolünü Peşmerge’ye verme kararından sonra şiddetli protestolar başlamıştı. Bu çatışmalarda ölenler ve yaralananlar var. Türkmenler ve Araplar bu karara çok büyük tepki gösterince Kerkük’te önce sokağa çıkma yasağı kararı alındı. Bu önlem, protestoları durdurmaya etkili olmayınca bu sefer Kerkük’teki ordu binasının KDP’ye verilmesi kararı ertelendi. Kerkük’ün huzurunu bozacağı aşikâr olan bu kararın alınması zaten büyük hataydı. Bu vahim hatanın ertelenmesi değil bundan tamamen vazgeçilmesi gerekmektedir. Türk yurdu Kerkük’ü de sınırları içine alarak sözde bağımsız Kürdistan kurma emeli olan Barzani’ye, Kerkük’te karargâh ve 33 askeri nokta teslim etmek Barzani’nin hain emeline omuz vermek olmaktadır.

Hele bu gibi omuz vermeleri “terör örgütü IŞİD ile mücadele” bahanesiyle ambalajlamaları ise IŞİD’in çok kullanışlı emperyalizm kuklası olduğunu gösteriyor. Çünkü bir gecede peydah edilen IŞİD’in, Suriye’de birçok kenti işgal etmesi ve buraları “işgalden temizliyoruz” denilerek terör örgütü YPG’ye teslim edilmesi bilinen bir gerçektir. Başta Rakka ve Haseke gibi Suriye’nin en büyük şehirlerinin terör örgütü PKK’nın Suriye kolu olan YPG’nin elinde olması bu durumun kanıtıdır. Bu şekildeki “ürküt-berkit” sistemi daha önce Irak’ta da kullanılmıştı ama Suriye’deki kadar başarılı sonuç alamamışlardı. Şimdi Kerkük’ü IŞİD bahanesiyle Peşmerge’ye teslim etmeye kalkmak bariz bir şekilde sırıtmaktadır. Bunun klasik bir ABD tezgâhı olduğu anlaşılmaktadır.

Bas parayı, al makamıBas parayı, al makamı

Irak hükümetinin yapması gereken, büyük bir bölümü Irak sınırları içinde bulunan Kandil’deki PKK’nın yerleşik düzenini dağıtıp Peşmerge’ye bu manada sorumluluk yüklemesi gerekirken, 2017’de Kerkük’ten kovulmuş Peşmerge’ye, Kerkük’ün askeri noktalarını teslim etmek hem mantıklı değildir hem de iyi niyetli görülemez. Barzani’nin nihai hedefi, Irak’ın kuzeyindeki tarihi Türkmen kentlerini ele geçirerek bağımsız Kürdistan kurma iken onlara tilkinin tavuk kümesindeki özgürlüğü gibi akıl dışı bir özgürlük alanını açmamak gerekiyor.

Ağustos ayının son haftası Irak’ı ziyaret eden Dışişleri Bakanı Hakan Fidan’ın, Türkmen cephesini ziyarette kullandığı “Türkiye, Irak Türkmenlerini Türkiye ve Irak arasında en önemli köprülerden biri olarak görmekte. Bununla birlikte Irak’taki Türkmen kardeşlerimizin uzun yıllardır maruz kaldıkları ayrımcılığın ve haksızlığın giderilmesi için de Türkiye Cumhuriyeti Devleti yıllardır sistemli ve ısrarlı bir şekilde Türkmen kardeşlerimizin hakkı olan siyasi ve ekonomik haklarının verilmesi için var gücüyle çalışmalarımıza devam etmekteyiz.” şeklindeki sözleri ve dün İran gezisinde de “Irak’ın asli ve kurucu unsurlarından olan Türkmenlerin ana yurdu olan Kerkük’te olanları üzüntü ve kaygıyla karşılıyoruz. Kerkük’teki tüm etnik gruplar ifade özgürlüğü hakkına sahip olmalı ve katılımlarının zemini idari düzeyde sağlanmalıdır. Türkmenlerin haklarının korunması bizim için önemlidir ve siyasi pazarlık konusu olmamalıdır, Kerkük Türkmenlerinin haklarını her zaman savunacağız.” sözleri Türkmenler için büyük bir güvence olmuştur. Türkmenlerin Türkiye’den başka güvencesi de yoktur.

Irak hükümetinin, Türkmen yurdu Kerkük’te olduğu gibi ülke içinde dengeleri bozacak, huzuru kaçıracak, çatışmaları artıracak adımlardan uzak durması önceliği olmalıdır. Peşmerge’ye güven olmayacağı tecrübeyle sabittir. Türkiye ve Irak hükümeti, her adımda bu tecrübeyle hareket etmelidir.