YILDIRAY ÇİÇEK / TÜRKGÜN

Seçim sonrası devletimizin-milletimizin zorlu bir ekonomik sürece girdiği artık kendini ağır bir şekilde hissettirmeye başladı. Arka arkaya her alanda gelen zamlardan benzin, motorin, LPG ve doğal gaza yüksek oranda ÖTV zamları, vatandaşın büyük bir ekonomi sınavı vereceğini göstermektedir. Bu ÖTV zamlarının, diğer birçok alanda gerçekleşecek zamları tetikleyecek olması da artık bir sır değildir.

Asrın depremi olarak nitelendirilen büyük felaketin, EYT kapsamında emekli olanların, asgari ücretliye, memura, emekliye yapılan zamların devlet hazinesinde yarattığı maliyet yükünün yansımasını, bu ÖTV zamlarında görmekteyiz. O yüzden “Perşembe’nin gelişi Çarşamba’dan belliydi” demek çok da abartılı olmaz. Zaten Hazine ve Maliye Bakanlığı bu manada bir açıklama yapmıştır.

Vatandaşlarımızı her alanda olduğu gibi, ekonomik alanda da huzur ve refah içinde yaşatmak, hükümetin görevidir. “İnsanca yaşam” şartlarını sağlamak, hükümetlerin olmazsa olmaz görevidir. Adalet sembolü Hz. Ömer’in, aç çocuklarını avutmak için kazanda taş kaynatan kadının derdini dert edinmesi gibi, her devlet yöneticisinin yaşam felsefesi de bu olmalıdır. Sosyal ve adaletli devlet yapısı da bunu gerektirir.

Kemer sıkma politikası, kemerleri kısa süre de gevşetecekse zaten bu millet bu fedakârlığı esirgemez ama bu hal zengini daha zengin, fakiri daha fakir yapacaksa zaten bu durum hem ekonomik kaosu tetikleyeceği gibi hem de istismar alanını genişletecektir.

“Hiçbir davranışı güven vermeyen” olarak tarif edilen mevcut muhalefetin, seçim sonucu üzerinden yorumlar yapması da bu istismarın işaret fişeği olmuştur. Depremi, ETY’yi, memura, asgari ücretliye, emekliye zammı istismar eden, seçim öncesi “Biz dedik iktidar yaptı” diye kendine pay çıkaran, “Yetmez daha çok verin” diye bol kepçe sallayan muhalefetin, bugün zamlar üzerinden “Kılıçdaroğlu’nu seçmediniz böyle oldu” demesi büyük bir ikiyüzlülük olduğu kadar bu bir fırsatçı hareketliliğidir. Zaten Kılıçdaroğlu’nun kendisi başlı başına bir felaket iken, onun üzerinden yapılan her yorum goygoyculuktur.

Hükümet makul, mantıklı, ayakları yere basan her eleştiriyi de dikkate almalıdır. Çünkü “akıl akıldan üstündür” deyimi ispatlanmış bir gerçektir. Türkiye’nin en önemli iki meselesi vardır. Bunlardan birisi terör, diğeri ekonomi… Terör konusunda kesintisiz ve başarılı bir şekilde Türkiye, Irak ve Suriye’de mücadele sürerken, Türk milleti ekonomide de dertlerine çözüm beklemektedir. Türkiye’nin ekonomik bütçesine büyük zararlar veren terör örgütleriyle kol kola yürüyen muhalefete güvenmeyen milletin, hükümete verdiği kredi “Dertlerine çözüm bulma” adınadır. Ekonomik şartların kısa sürede iyileştirilmesi, toparlanması ve yaraların sarılması, bir öncelik olarak hükümetin masasında durmaktadır. Hükümetin bu manada hareketliliği de, ekonomik canlılığı kazandırmak için çeşitli ülke ziyaretleri de ortadadır.

Elbette yerel seçim öncesi hükümet bu mecburiyeti yaşamasaydı bu zam furyası yaşanmazdı. Mecburiyetler bazen ertelenemez oluyor ama halkın huzuru, refahı çok ertelenmeden alınması gereken her önlem alınmalı, atılması gereken her adımda atılmalıdır.

Sığınmacılar konusu Türkiye’de bir provokasyon malzemesi olarak sürekli kaşınırken, ülkede ekonomik girdap frenlenmezse ve hayat pahalılığı halkın belini bükerse, milletin direnç mekanizması zayıflar. O yüzden hükümetin “hızlandırılmış ekonomik iyileştirme” programını bir an önce uygulaması gerekmektedir.