CUMHURİYET FAZİLETTİR DERKEN… Şaka yapmıyorduk. “OCAKLILAR YETİŞİN!..” derken de öyle…

Sıtkı Şeremetli

 

CUMHURİYET FAZİLETTİR DERKEN… Şaka yapmıyorduk. “OCAKLILAR YETİŞİN!..” derken de öyle…

 


Şükrü ALNIAÇIK yazdı: CUMHURİYET FAZİLETTİR DERKEN...

CUMHURİYET FAZİLETTİR DERKEN…

Şaka yapmıyorduk.

“OCAKLILAR YETİŞİN!..” derken de öyle…

Saltanatın her türlüsüne karşıyız. Cumhuriyetin erdemli tarafı budur.

Cumhuriyet, seçebilmek ve iyiyi kötüyle değiştirebilmektir.

Bunun için iyiyi kötüden ayırt etme melekesi gerekir, bu da ilmin ahlakın, erdemin kapısını açar.

Cumhuriyet, insanı soyuyla değil müktesebatıyla, kanıyla değil liyakatiyle kıymetlendirmektir.

Böylece siyasette hatadan dönmek, yanlışı düzeltmek mümkün olur.

Böylece Cumhuriyet, dalkavuk olmamayı, at uşağı olmamayı, iç oğlanı ve kapıkulu olmamayı öğretir.

Ki bundan sonrası zaten fazilettir.

Babadan oğula liderlik mirası, geçmişte kalmıştır.

Bir Türk milliyetçisi, bir Cumhuriyet Ülkücüsü, Türkeş soyadına elbette saygı duyacak, emanet ve hatıralarına saygılı olacaktır.

Ve tabii ki aynı Ülkücü, Kılıçkıran ismine de Önkuzu ismine de, Özmen, İmamoğlu ve 3600 şehidin soy ismine de aynı hassasiyetle sahip çıkacak, onların adını aziz, fikir ve hatıralarını canlı tutan Ülkü Ocaklarını ve Milliyetçi Hareket Partisini canından aziz bilecektir. .

KELİMENİN TAM ANLAMIYLA, MİLLİYETÇİ HAREKET, KİMSENİN BABASININ ÇİFTLİĞİ DEĞİLDİR!..

Ben bu duygu ve düşüncelerle, aşağıdaki yazıyı A. Kutalmış Türkeş, MHP 2011 Seçimleri öncesinde FETÖ kumpasıyla uğraşırken AKP’den aday olunca yazmıştım.

Bizim 70’lerde Başbuğ’dan öğrendiğimiz, 9 Işıklı, toplumcu, diğerkam ve adanmış Ülkücü insan tipine, bir Anadolu abdalında rastlamanın iyi eğitim almış bakan çocuğuna nazaran çok daha kolay olduğunu anlatmaya çalışmıştım.

Aradan 9 yıl geçti ama fikirlerim hiç değişmedi. Tam tersine  Kılıçdaroğlu’nun geçen günkü itibar kapkaçı, beni arşivin ışıklarını yakmaya zorladı.
Neden-sonuç ilişleri aydınlatıcıdır. Genelleme yapma imkanı sağlar ki bu da zaten Sosyal Bilimlerin muradıdır.

Satırların aydınlatıcı olması dileğiyle.

(Arşivden: 17. 4. 2011)

***

LİBERAL BİR KIZ SEVDİM!..

Bu tereddütlü başlık bana biraz da bizim deli Hidayeti hatırlattı.

Sene 78, okulu tatil ettirmişiz, biz yeni okullarımıza, sürgüne gideceğiz, Kırşehirli Deli Hidayet de kaçak, Kayseri’de yeni açılan Çandır Ülkü Ocağı’nda yatıp kalkıyor.

Akşam üzerleri Kırşehir’den kalma bir alışkanlık, mahalle hakimiyetinin eksik kalan noktaları varsa onları tamamlıyoruz.

İstasyon Caddesiyle dik kesişen sokaklarda derin yürüyüşler yaparak, hala bizi tanımamış olanlara gövde gösterisi yapıyoruz.

Neyse Hacı Kılıç Camiinin şadırvanından su içtik çıkıyoruz, alacakaranlıkta karşıdan bir genç geliyor, elinde kağıda sarılı bir şey var, yaklaştıkça kitap olduğunu anlayıp seviniyoruz.

Bizim için iyi bir sorgulama fırsatı bu. Durup dururken yol kesmek olmuyor; fakat, bizim deli günlerdir evinden anasından uzak, mağdur…

Dövecek adam arıyor. Biz ise sorgulama yapmadan yani ciddi bir militanlık algılamadan kimseyi yıkmıyoruz.

Bizim dar vakitte camiyle bitişik bir parkta adam dövmeye biraz nazlanacağımızı fark etmiş olmalı ki, Deli Hidayet çocuğa doğru hızlı hızlı yürüdü, ambalajı parçaladı, kitabın kapağına şöyle bir bakmasıyla çocuğa vurması bir oldu. Tabii biz de bir iki tane vurduk, çocuk yıkıldı kalktı kaçtı gitti.

Bizim Ali, nasıl bir iş çıkardığımızı, çocuğu neden dövdüğümüzü merak ettiğinden Deli’nin elindeki kitaba atıldı, “neydi lan deli, kitabın adı?” diye bağırıyor, deli kitabı verecek ama önce kendi haklılık propagandasını yapıyor!

“Kominismiş olum!” diyor.

Kitap arada yırtılacak, neyse deli aldı kitabı kaçıyor; kendini haklı çıkaracak ya bir yandan da bağırıyor.

“Olum eşşek kadar adam küçücük kızı sevmiş; iyi oldu i.neye!..” Sonunda deliyi yakalıyoruz.

Meğerse kitap, Oğuz Özdeş’in “Liseli Bir Kız Sevdim” adlı şiir kitabıymış. Benim 12 Eylül öncesinden pişmanlık duyduğum tek olay budur.

Aynı deli Hidayet, yiğit Hidayet, Hastaneden cenazelerini alamayınca gece yarısı Çandır Ülkü Ocağını kundaklamaya kalkışan Komünist militanlara bizim Musay’la birlikte direnen, kendilerine emanet edilen Ocağı söndürmemek ve bayrağı indirmemek uğruna iki kişiyi silahla yaralamaktan senelerce hapis yatan saf bir Anadolu çocuğuydu ve Kırşehir’in Abdallarındandı.

Hatta ona ve Musa’ya moral vermeye gittiğimiz mahkeme günlerinden birinde iki kadının söyle konuştuğuna şahit olmuş ve yıkılmıştık:

“Voo anam şunu niye getirmişler ki ola?” Diğer kadın, bizim deliye, esmer teninden dolayı başka bir meslek yakıştıramamış olmalı ki:

“Hırqızlık yaptı zaar?” diyordu…

“Hırsız mı ne hırsızı, o bizim arkadaşımız!..” diyememiştik bile…

Kendimizi teyzelere cevap verecek kadar önemli görmüyorduk. 16-17 yaşlarındaydık ve yanlışlar yaparak da olsa Ülkücü olmaya hazırlanıyorduk.

Deli Hidayet’e oradan kalma bir savunma borcumuz var ve her geçen gün üzerine faiz biniyor.

“Ülkücü hata yapar ama hırsızlık yapmaz!..” diye haykıramamıştık o adliye koridorunda dedikoducu teyzelere doğru…

* * *

“Liberal bir kız sevdim” meselesi biraz daha farklı.

Bakan çocukları genellikle liberal oluyor. Bunu kendim de yaşadım.

Bakan çocuğu olarak yaşamadım tabii, liberal bir bakan kızını teşkilatın emriyle Ülkücü gruba sokarak yaşadım.

Manhattan’daki “eli meşaleli kadın” kadar liberal bir kızdı. Hala da öyledir muhtemelen…

Babası Mamak’ta MHP ve Ülkücü Kuruluşlar Davasından yargılanıyor, biz Yeni Düşünce’de Mamak’taki işkenceleri öğrenip, uyku tutmamış kanlı gözlerle okula geliyoruz, haydaa sabah sabah Filoloji’nin önünden bir kahkaha…

İki tane Nijeryalı bir tane Komünist provakatör yalaka, bir iki sosyetik filoloji kızı, bir de bizimki kikirdeyip duruyorlar.

Ben de basket sahasına, halk meclisi müziği korosuna filan girip çıkıyorum, cephe gerisi malumatım yerinde…

Bir sabır iki sabır, sonunda Vahit reis çağırdı beni..

“Arkadaşların morali bozuluyor, şu kızı bir şekilde alıp getireceksin; dizimizin dibinde duracak!.. “

Bir aya kalmadan görev tamamlanmıştı.

Ancak, o günlerde Arslan Ağabey’e sorduğum bir soru var ki; her şeyi bilen Arslan ağabey, bunu da bilmişti:

“Ya abi, bu MHP’li yöneticilerin çocukları, çevresi, hatta kendileri niye Ülkücüler gibi yaşamaz, düşünmez ve davranmaz. Biz bu hadiseyi niye yaşadık. Biz babası için çırpınırken, bu evladın hali ne?.. Ne gülüşür dururdu bu kız Nijerya conconlarıyla?…

Teşkilatın 1981’de bana Arslan ağabey eliyle verdiği malumat, aslında bugünkü Ahmet Kutalmış Erdoğan meselesini de aydınlatacak niteliktedir.

Biz o zaman da şaşırmıştık, şimdi de şaşırdık ama Allah aklı insanlara şaşırmaları için vermemiş. Çözüm üretmeleri için vermiş.

Çözüm için de analiz gerekiyor.

Önce yangını kontrol altına almak, sonra da onu iyice soğutmak…

Akıllı insanların yapması gereken budur.

Bugün yazdıklarımı eksik veya fazla bulanlar, gittikçe karşı konulamaz hale gelen “Çıfıt hücumlar” karşısında, aynı türden hücumları keşke daha fazla yapsaymışız diye üzüleceklerdir.

“Biz Türküz, Yahudi gibi yapamayız!” diyenler ise hemen en yakın tımar çiftliğine müracaat edip, eşekle de olsa Orta Asya’ya geri dönmelidirler.
Düşmanın silahını da kendi silahı kadar iyi kullanamayan adama yiğit demezler.

Bakan, General ve yüksek bürokrat çocuklarının Ülkücülere pek de aşina olmayan farklı bir dünyaları var.

Bu dünya aslında AKP’nin derin kurucu kadrosuna veya daha düzgün bir ifadeyle Milli Görüşçülere de uzaktır. Cemaatçilere onlardan daha da uzaktır.

Ancaaak!

Bugünkü “Atlantik İttifakını” dar menfaatlerle izah etme tembelliğinden kendimizi kurtarabilirsek; o zaman şunu göreceğiz:

Türkiye’de Amerikan gençliği gibi yaşayan ve “bireysel özgürlük” kavramına fazlasıyla önem veren bir yeni nesil var. Bu nesil, Ülkücüler gibi “adanmış hayatlarla” yaşamıyor.

Caz dinliyor, bara gidiyor, bira içiyor ve geceli gündüzlü flört ediyor. Özel üniversiteler, özellikle de Bilkent gibi zengin çocuklarının arabalarına park sorunu yaşadığı okullar, bu yaşam tarzının en popüler olduğu yerler.

Siz bu okulda bütün “sarkık bıyıklıların” liderinin oğlu olarak yaşamak zorunda kalsaydınız, “birey” olduğunuzu anlatmak için “cazın kralını,” hard rock, blues filan dinlemek yerine Ozan Arif mi dinlerdiniz son model MP3’ünüzle?

Herkesten önce Amerika’ya gitmek ve gelince de sürüden ayrıldığınızı ispat etmek için böyle “abuk” bir tercih yapmak zorunda kalabilirdiniz.

Bunların dili bile farklı. Bilkent’in 8 silindirli arabalarla çevrili burssuzlar kafeteryasında Ocak teşkilatı belki de hiç kurulmayacak, çünkü bireyci liberallerle biz ayrı dünyaların insanlarıyız.

Bu potaya girdikten sonra Başbuğun oğlu da olsa Ahmet Kutalmış da o dünyaya dahildir. Ancak bu kitleyi, hem oy hem de yetişmiş nitelikli eleman deposu olarak gören liberal politikacıların bağ bozumu zamanlarında fazla kırılgan olmanın da bize kazandıracağı bir şey yok.

AKP bugün bireyci gençler için bir cazibe merkezidir ve hizmetin karşılığını fazlasıyla vermektedir.

Hem belki Ağabey Türkeş’in iktidarda olduğu zaman ilk eşin çocukları lehine tecelli eden miras davası, kardeş Türkeş’in iktidarı döneminde Seval hanım lehine bir rövanşa dönüşebilir.

Liberalizm böyle bir şeydir işte. Birey menfaatlerinin kollanması toplum ve millet menfaatlerinin önüne geçtiğinde insan “babasını bile” tanımaz.

Önceki yazım, Hakan Hatun saadetinin meyvesi olmayan bir Türkeş’in, Başbuğ’un varisi olamayacağını anlatmak için ahlakı da biraz zorlamıştı.

Şimdi ise liberal bir gencin Başbuğun davasına, Ülkücülüğe referans yapılamayacağını ve Ahmet Kutalmış’ın, Başbuğun manevi mirasçısı, olamayacağını anlatmaya çalışıyorum.

Ben Ahmet’in bu bireysel hareketini tevile değil, bu “sürprizin” mantığını anlamaya ve anlatmaya çalışıyorum. Çalışıyorum ki, Başbuğ’un neden “Ocaklılar yetişin” dediği bir kez daha anlaşılsın.

Arslan ağabey, benim 1981’deki “yanık” soruma, Başbuğun bu sözüyle cevap vermişti. Ben de Ahmet’in ensesindeki “Benjamin Franklin tarzı” yeleleri görünce Ülküdaşlarımı aynı çağrıyla ikaz ediyorum:

Tarih bize 12 Haziran’da ölmezsek en fazla bir sene daha veriyor…

“OCAKLILAR, YETİŞİN!..”

Kaynak: Şükrü Alnıaçık

BU KONUYU SOSYAL MEDYA HESAPLARINDA PAYLAŞ
ZİYARETÇİ YORUMLARI

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu aşağıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.

BİR YORUM YAZ