EVLATLAR ARASINDA AYIRIM YAPMAK

Sıtkı Şeremetli

İnsanın en önemli hedeflerinden biri evlenip yuva kurmaktır. Kadın ve erkeğin meşru bir nikâhla kurdukları aile yuvası insanın dünya da en değerli sermayesidir. Çünkü aile benlikten bizliğe geçişin, paylaşmanın ve korunmanın en önemli unsurudur. Aile insanı eğiten, öğreten, inşa eden, sekînet veren paha biçilmez bir cevherdir. Fakat bu söylediklerimiz sağlam bir temel üzere kurulan ve içinde adalet ve merhametin kıvamında yaşandığı/yaşanabildiği aileler için geçerlidir.
Çocuklar bir evin neşesi ve bereketidir. İster kız olsun, isterse erkek olsun anne-baba için göz nurudur. Dünyaya bırakabilecekleri en değerli mirastır. Bu nedenle çocuklarımızın gönül dünyalarını yıkacak, onların arasında vicdanı yaralayacak şekilde ayrım yapmak kötü bir fiildir, vebaldir, günahtır.
Cenab-ı Allah Kur’an-ı Kerimde: “Göklerin ve yerin egemenliği Allah’a aittir. O dilediğini yaratır; dilediğine kız çocukları bahşeder, dilediğine de erkek çocukları bahşeder. Yahut erkek ve kız çocuklarını birlikte verir. Dilediğini de çocuksuz bırakır. Şüphesiz O her şeyi bilir, her şeye gücü yeter”. (Şura 49-50) buyurmaktadır.
Ayette kız ve erkek çocuklarının lütfu ‘vehebe’ fiili ile beyan edilmektedir. Bu fiil bedel ödemeden karşılıksız hibe veya bahşişi ifade eder. Yani burada çocuk sahiplerine bir uyarıda söz konusudur; “verilen nimet Allah katındandır, kıymetini bilin” denilmektedir.
Yine Cenab-ı Allah “Bilin ki mallarınız ve çocuklarınız birer imtihandan ibarettir. Katında büyük mükâfat olan ise ancak Allah’tır.” (Enfal 28) buyurmaktadır.
Bazen aileler evlatları arasında ayırım yapmakta ve bazı çocuklarını dışlamaktadır. Bazen de mal ve mülk paylaşımında ana-baba çocukları arasında adil davranmamaktadır. Özellikle kız çocuklarını yok sayıp malını ve mülkünü erkek çocukları arasında paylaştırmaktadır. Ya da çocuklardan birinin üzerine titrerken diğerlerini ise görmezlikten gelmektedirler.
Özellikle daha anne-baba daha sağlığında “mirasım” diyerek malını kafasının istediği gibi dağıtmaktadır. Bir defa miras hakkı mal sahibi kişinin ölümü ile başlayan hukuki bir süreçtir. Ölmeden önce miras diye bir şey hukuken mümkün değildir. Evet; kişi ölmeden önce malında helal ve meşru olmak kaydıyla istediği tasarrufu yapabilir. Ölmeden önce çocuklara verilenler miras değil ancak hibe olabilir. Bunda ise Müslüman bir anne-babanın adil olması gerekir. Konuyu Hz. Peygamber (sav) döneminde yaşanmış bir örnekle daha iyi örneklendirebiliriz;
Nu’mân b. Beşîr anlatıyor: “Babam servetinin bir kısmını bana bağışladı. Bunun üzerine annem Amra bnt. Revâha, “Allah Resûlü (sav) şahit olmadıkça ben (bu işe) razı değilim.” dedi. Babam, bana yaptığı bağışa şahit olmasını istemek üzere Hz. Peygamber’in (sav) yanına gitti. Resûlullah (sav) ona, “Bunu bütün çocuklarına yaptın mı?” diye sordu. Babam, “Hayır.” diye cevapladı. Bunun üzerine Resûlullah, “Allah’tan korkun, çocuklarınız arasında adaletli olun!” buyurdu. Babam da geri döndü ve bağışından vazgeçti.” (Müslim, Hibe, 13)
Çünkü çocuklar arasında adalet gözetilmediğinde yapılan iş ne olursa olsun hayır getirmez. Ancak kardeşi kardeşe düşman yapar. Yıllarca sürecek kin ve dargınlıklara sebep olur. Sonra ana-babanın “bu çocuklar niye kardeş gibi geçinmiyorlar” demesi ve dert yanması abesle iştigaldir.
Bir sözümde anne-babası tarafından ayrımcılığa uğradığını düşünen kardeşlerimize olsun: Size yapılan yanlışlıklar sizin de yanlış yapmanızı gerektirmez. Bu dinen de doğru değildir. Yapılan yanlış ne kadar büyük olursa olsun hak, merhamet, adalet ve insaf ölçülerinden asla şaşılmamalıdır. Çünkü Müslüman dünyayı nefsi için değil, Allah rızası için yaşar.
Yine konumuzu örneklendirme sadedinde, Ebû Hüreyre (r.a)’den rivayet edildiğine göre bir adam: – Yâ Resûlallah! Benim akrabam var. Ben kendilerini ziyaret ediyorum, onlar bana gelip gitmiyorlar. Ben onlara iyilik ediyorum, onlar bana kötülük ediyorlar. Ben onlara anlayışlı davranıyorum, onlarsa bana kaba davranıyorlar, dedi. Bunun üzerine Resûl-i Ekrem sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu: – “Eğer dediğin gibi isen, onlara sıcak kül yutturmuş oluyorsun. Sen böyle davrandıkça, Allah’ın yardımı seninledir.” Müslim, Birr 22
Bu dünyada öncelikli meselemiz mal mülk değildir. Öncelikli işimiz bize bahşedilenlerin kıymetini bilmek ve hayatımızda adaleti ve merhameti hâkim kılmamızdır. Hakkı kendi nefsimize göre değil, Allah ve Rasülü’nün bize gösterdiği istikamete göre belirlememizdir.
İzzet ALTINTAŞ / İl Vaizi
Bir 1 kişi ve şunu diyen bir yazı 'EVLATLAR ARASINDA AYIRIM YAPMAK balikesirilmuftulugu' görseli olabilir
BU KONUYU SOSYAL MEDYA HESAPLARINDA PAYLAŞ
ZİYARETÇİ YORUMLARI

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu aşağıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.

BİR YORUM YAZ