MARKETLERDE KOCA BİR REYON; ÇORBA VE TURŞU İLE DOLU! NEDEN?

MARKETLERDE KOCA BİR REYON;

ÇORBA VE TURŞU İLE DOLU! NEDEN?

Markette koca bir reyon çorba ve turşuyla dolu.

Ve önünde kuyruk.

İnsan çorbayı niye satın alır ki.

Unu kavursan çorba oluyor.

Neymiş un zararlıymış. “Zıkkımın kökünü ye!” derdi babaannem.

Su katıp kusmuk gibi bulamaç yaptığın, içinde ne olduğunu anlamadığın, bin çeşit harf olan çorba çok yararlı, öyle mi?

Saatler içinde yaptıkları turşu çok yararlı!

Suyla tuzun içine neyi atsan turşu oluyor.

Çok mu zor yapmak da satın alıyorsun!

“Ben sirkeli isterim illa ki!” diyorsan elmaya, üzüme su katarsan sirke oluyor.

Çorbaya aroma istiyorsan kaymak koy, yap tereyağını evde, tereyağı koy.

Kaynat tavuğunu, tavuk suyu koy.

Kremayı yarım saat yoğursan, tereyağı oluyor.

Domatesi 2 saat kaynatırsan salça.

Müsait yeri bul, temiz bir ev hanımı, yaptır senede bir, koy kenarına.

Neymiş, hijyenik koşullarda kaynamıyormuş.

Çürük domatesler, o kutulara çok hijyenik koşullarda giriyordu zaten!

Bir de dondurulmuş patates almak nedir?

Yurdumun dört köşesi patates yuvası.

Nerdeyse saksıda yetişecek. Senede iki çuval alsan, taşıma derdi de yok.

“Soğan ve patatesi çuvalla koydun mu yiyecek bulmaktan korkma” derdi anneannem.

Al çuvalı koy kenara.

İyotlu tuzu kolay aksın diye doldurdun tuzluğuna.

Günlük ihtiyacın bir kaç gram ki?

İyot zehirlenmesi yaşayacaksın yakında.

Keçiler bizden daha sağlıklı.

Kaya tuzu yalıyorlar gece gündüz.

Kadınlar pazarında dolu. Gitmeye üşeniyorsan internetten al.

İçinde limondan başka herşey olan limonatalar neredeyse çeşmelerden akacak.

Limonata yapmak çok mu zor?

Eriği kaynat, limonu ovala, vişne desen öyle.

İçeceğini yapmak çok mu zor?

Ha bir de yoğurt var.

En kızdığım şey yoğurt.

Garibim sütü sadece kaynatıp, içine iki lokma yoğurt koyunca oluyor. Marketteki kase yoğurtlarda süt dahi yokken yoğurt yedirdim saniyorsun el kadar bebeğine.

Yoğurdun suyunu süzersen süzme yoğurt, eksitirsen peynir… daha ne yapsın sana!

Sonra tavuk.

Helal mi, haram mı? belli değil.

Kaynar suya diri diri atılıp bayıltılan tavuk neyin şifasını verir sana?

Kafese tıkıp yumurtlattığın tavuk neyin proteinini versin?

Güneş yüzü görmüyor, hareketsiz, uyku yok.

Habire yiyor hayvancağız.

Pazara gidip kestiriver bir zahmet.

Gezen tavukların yumurtalarını biraz ararsan bulursun.

Neymiş pazarlar mikrop yuvasıymış.

Marketteki hormon yataklarını ye o zaman.

Unu, tuzu, suyu karıştırıp iki tepsi çörek yapma, bilmediğin fırınlardan yeşil bayraklı diye poğaça al.

Daha ne sayayım!

Reçel öyle, erişte öyle, acı sos öyle, tarhana öyle.

Tüm sebzeler kurutmaya müsait.

Unutma ki;

Benim gibi elinden iş gelmeyen dahi yapıyorsa herkes yapar.

Soğan kokusu olmayan, tencere kaynamayan bir ev, yuva olamaz.

Şu “at sepete, koy sofraya” mantığından artık kurtulmak lazım.

Üretmek muazzam bir şey. Keyfini çıkarmak lazım.

MARKETLERDE KOCA BİR REYON;

ÇORBA VE TURŞU İLE DOLU!

Alıntı