Turan’ın nişanını Karabağ’da kıyacağız!

Sıtkı Şeremetli

Turan’ın nişanını Karabağ’da kıyacağız!

(Mine GÜLER)

“Bize hasretle biçilmiş ömrün fistanı yırtılsın, Karabağ’dan Türk bayrağı dalgalansın”

Tarihin şahit olmaktan ar ettiği vahşetlerin, yaşlı gözlerdeki yaşla vasiyet olduğu davanın adıdır Karabağ! O gün yakılmış ocaklara doğan, bağrı yanık anaların kucaklarında olan bebekler bugün 30 yaşında… Analarının yaşında yaşadılar vatan hasretini, babalarının duasında vatan gözlediler, dedelerinin anılarına sığdı, mahremin hançer gibi saplandığı vatan parçasının yadı… Karabağ bizim vatan parçamız! Ana yurdumuz! Biz ulu dedelerimizin, ulu ninelerimizin gözünün yaşından dinledik Karabağ’ı…

Biz Kafkaslar’a göz dikenlerin ata yurda yerleştirdiği, bir avuç terörist devletin, vahşi arzuları ile Erzurum’da, Kars’ta, Karabağ’da, Hocalı’da kırım kırım kırıldık… Kırıldığımız yerden yükseldi türkülerimiz, analar bebelerin beşiğini o türkülerle salladı… Gözlerde biriken yaşlar akmadı, vatanın hürriyetini bekler gibi, mühürlendi göz bebeklerine, umudun parıltısı oldu… Kıymetli sanatçımız, Çırpınırdın Karadeniz’in sedası Azerin’in dediği gibi “Biz düşmanın karşısında ağlamayız.” İşte hürriyeti beklerken gözlere esir olan o yaş; “Bazı torpahlarımız, işgalden azad edilmiştir.” sözünü, biçilmiş hasretin fistanını yırtarcasına haykıran dudaklar üzerine düştü. Çehremize tebessüm sinerken döktük yaşımızı… Düşmanın zulmüne karşı gerilmiş çehremize, düşmanın içini soğuturcasına dökülmedi yaşımız.

“Karabağ nedir?” derlerse, Karabağ; vatan parçasının hürriyetine, hürriyetini adayan gözümüzün yaşıdır! Bugün parça parça azatlığın müjdesi ile hürriyete kavuşan gözümüzün yaşı, artık dinmek istemez. 30 sene gerilmiş bir yay gibi çehremizde saklı kaldı, şimdi okumuz, vatan parçamıza uzanan ele saplanıyor. Düşman namahrem elini ya çekecek bağrımızdan yahut biz kolunu koparıp atacağız… Küresel dünya şeklinin hakkını vererek her geçen gün dönse de, bugün bozuk bir saatin günde bir doğruyu söylemesi gibi Ermenistan terör devletinin, Karabağ’da işgalci olduğunu kabul ediyor. Ermenistan ise “terörist devlet” ithafımızı kendine yakıştırarak işgale devam ediyor… İşgal ettiği topraklarda, 30 sene boyunca anlaşma kurallarını hiçe sayarak saldırganlık yaptığı gibi uluslararası sistemde terörist vasfı sergilemeye devam ediyor. Peki ya Türkler, Azerbaycan..? Bu durum karşısında daha masumane bir duruş olabilir mi… Kör dünyanın gözüne batan da bu masumiyet işte. Şimdi cihana adını kazımış Türk milletinin bastırılmış sesi gaflet perdesini yırtıyor, uluslararası sistemde yüksek oktavdan haykırıyoruz. Kandaşlarımızı sığındıkları Anadolu’dan sınır dışı ederek Rus’un kurşuna dizmesine sebep olacak bir basiretsizlik yok. Atatürk’ün emanetine örtülen hıyanet perdesi tül tül ayrıldı. Dediği gibi “Sevinçleri sevincimiz, dertleri derdimiz” dir. Turan orduları şahlanarak silkeliyor vatan toprağında biten arsız otları… Biz Türkistan’a kapı olan Kafkas Cephesi’nde, Allah-u Ekber Dağlarını onulmaz bir yürekle aşan şehitlerin nesliyiz! Biz o dağı aşmayı hayal eden ve hayalinin gerçekliğine şehadet eden Enver Paşa’nın namluya sürdüğü kurşunuz. Talat Paşa’nın Anadolu’dan sürdüğü gibi, düşman Karabağ’dan sürülecektir.

***Çünkü inandık! Ninnilerle büyütülüp, türkülerle uyandık… Bizi sürüklemeye çalıştıkları gayret şimdi onların boğazına dolanıyor. Öyle ki Ermenistan Başbakanı, uluslararası sisteme Türkiye’yi aradan çekin çağrısı yapıyor. Türkiye kim, Azerbaycan kim… Evinize hırsız girdiğinde aman beni ilgilendirmez, deyip çekip gider misiniz..? Türkiye ve Azerbaycan birdir! Türk’tür! Bu topraklar da Türk’ün öz yurdudur. Öz yurdumdaki hırsız, ev sahibini evden kovuyor, cürete bakar mısınız… Bu cüret, bir avuç terörist devletin cüreti değil, bu cüreti veren Türk’ün vatanına, kaynağına göz dikenler… Bu cüret sıcak denizlere açılan kapının anahtarını arzulayanların, arsız cüreti… Bu cüret; vatan topraklarımızı güç gereci haline getirmek isteyenlerin, beslediği bu teröristlere verdiği güven… Bakınız ASALA kimdi, kimi doğurdu..? Ermeni terör örgütü ASALA’nın manifestosu ile PKK kuruldu.. Daha evveline gidelim, Kıbrıs’ta EOKA kimdi… Bunlar dede, oğul, torun… Bunları besleyip Türklüğün üzerine salanlar aynı… Şimdi tabi bunların akıllı abi ve ablaları da FETÖ, onun da sahibi aynı… Biz tüm bunların karşısında biriz, biziz, Türk’üz… Şair diyor ya hani “Namlular, nişanlar Türk’ü gösterdi; hayatım boyunca hedefte durdum.” Biz de şairin durduğu yerdeyiz, gözyaşlarımızın coşkun denizler gibi hürriyeti için Karabağ’dan azatlık haberlerini bekliyoruz!

Dualarımız; “Vatan torpahlarımız, Karabağ’ımız işgalden azad edilmiştir.” sözünü duymak için bir yürekten yükselip bir avazda “amin” oluyor…

BU KONUYU SOSYAL MEDYA HESAPLARINDA PAYLAŞ
ZİYARETÇİ YORUMLARI

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu aşağıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.

BİR YORUM YAZ