KAMERANIN ARKASI ÇOK AYDINLIK DEĞİL
Sene 1990… Roma’da İtalya Dünya Kupası’nın yarı finali maçı oynanmaktadır… Ev sahibi İtalya ile favori Arjantin karşı karşıyadır… Penaltılarda İtalya maçı kaybeder. Ancak son düdük çalınıp bütün şehir hüzne boğulurken bir araba nehre düşer… İçinden ise orta yaşlı bir adam ölü çıkarılır… Futbolun konuşulduğu gecede, hadise kimsenin umurunda değildir ama otomobilde bulunan bir fotoğraf yüzünden üç genç senarist yaka paça emniyete götürülür. Polis müdürü karşısına diktiği sinemacılara “Anlatın bakalım, nasıl tanıştınız birbirinizle?” der. Ve üç genç yaşadıklarını dile getirmeye başlar…
İtalyan sinemacılara saygı duruşu mahiyetinde olan (biraz da sinema dünyasının ipliğini pazara çıkaran) Paolo Virzi’nin “Büyülü Geceler” filmi işte böyle başlıyor. Irene Vetere, Mauro Lamatia, Giovanni Toscano ve Andrea Roncato gibi oyuncuların rol aldığı film, üç genç senaristin sinemanın hakiki yüzüyle tanışmasını mevzu ediniyor.
Solians mükâfatında dereceye giren biri kadın üç genç, mükâfat töreni için İtalya’nın farklı yerlerinden Roma’ya gelir. Dereceye giren kadın senarist Eugenia varlıklı bir politikacının depresif kızıdır. Luciano de oldukça saldırgan bir taşralı, Antonio ise entelektüel ama saf bir şahsiyettir. Yazdıkları senaryolar beğenilen bu üç genç, ödül töreninde birbirleriyle kaynaşırlar. Sonrasında Federico Fellini gibi sinemanın ustalarıyla bir araya gelme fırsatını yakalarlar. Hâliyle senaryolarını İtalyan sinemacılara sunarlar. Ancak her biri temasa geçtikleri sinemacıların gadrine uğrar; istismaredulur, “hayalet yazar” olarak kullanılmaya çalışırlar, dram filmleri kaslı karakterlerle popüler kılınmak ister. En sonunda Luciano, Leanardo Saponaro adlı sahtekâr bir yapımcının eline düşer.

 

DOLANDIRICININ OYUNU…
Senaryosunu filme dönüştürme vaadiyle saf yazarı dolandıran yapımcının iflas ettiği ortaya çıkar. Üç genç, bu sayede gözlerinde büyüttükleri insanların maskeleri kalkınca neye benzediklerini çok iyi kavrarlar. Biraz da hakikat karşısında sersemlerler. Bu sersemlik içerisinde kötü hadisenin içerisine düşerler…

 

OTANTİK BİR DÜNYA VAR
“Büyülü Geceler” İtalyan sinemasına ilgi duyanları kendine çekecek detaylarla dolu bir eser. Ama bunun yanında kamera arkasındakilerin dünyasını resmetmesi bakımından herkesi alakadar edebilecek bir yapım. İtalyan sinema dünyası televizyon karşısında erirken yaşanan ahlaki yok oluş da filmde tasvir ediliyor. Bu esnada yönetmenlerin şahsi özellikleri eğlenceli bir şekilde filme yansıtılıyor. Yönetmen Paolo Virzi, filmde bir birlerine zıt karakterler üzerinden otantik bir dünya meydana getirmeyi başarıyor. Ortaya konulan sinematografi de sizi içerisine hapsediyor. Fakat teşhircilik buna darbe vuruyor. Virzi’nin filmi eksiklerine rağmen bir dönemi eğlenceli bir şekilde yansıtmayı başarıyor…

ESKİ DOST DÜŞMAN OLDU
İyi niyetli mutant yaratıkların mücadelesi üzerine kurulu olan X-Men serisinde, Hugh Jackson’lı Wolverine devri kapandı ama macera devam ediyor. Çizgi roman dünyasında çok özel bir yeri olan ve daha önce on ayrı süper kahraman filmine taşınan seride, 2017 yılında çıkan “Logan” filminde evreninin en mühim karakteri olan Wolverine’in son zamanları yansıtılmıştı. Bu hafta gösterime giren “X-Men: Dark Phoenix” filminde ise henüz çocukken bir telepat olarak güçlerini keşfetmeye başlayan ve, başkalarının zihnini kontrol edebilen Jean Grey’in hikâyesi merkeze alınıyor. Filmde Jean Grey’in çocukluğuna gidildikten sonra sahip olduğu inanılmaz güçlerin onu mahvederek nasıl Dark Phoenix’e dönüştürdüğüne odaklanılıyor. Filmin yönetmen koltuğunda X-Men serinin öne çıkan senarist ve yapımcısı Simon Kinberg oturuyor. Eserde Jean’i  Sophie Turner canlandırırken James McAvoy, Michael Fassbender ve Jennifer Lawrence gibi oyuncular da rol alıyor.

X-Men ekibinin karşısına bu defa içlerinden biri olan Jean Grey çıkıyor. Bir kurtarma görevinde kozmik güçler tarafından hedef alınan Jean Grey, sağ kalmayı başarıyor. Ancak gezegene döndüğünde enteresan bir şekilde daha güçlü olduğunu fark ediyor. Fakat Jean, kendisinde meydana gelen bu gücü kontrol altında tutamıyor. Meselenin arka planında galaksiyi ele geçirmek isteyen uzaylıların olduğu anlaşılıyor ve mücadele başlıyor…

AİLE ENGEL TANIMAZ
Oyunculuğu ve yazarlığının yanı sıra yönettiği filmlerle de adından söz ettiren Görkem Yeltan, bu defa “aile filmi” dediği bir eserle seyirci karşısına çıkıyor: “Bağcık”… Film, annelerini kaybetmiş olan iki kız kardeşin, Bodrum’daki engelli amcalarının yanına gittikten sonra yaşanan bir hikayeyi merkezine alıyor.

 

Yeni bir aile bağının kurulduğu filmin başrollerinde Kaan Çakır, Pınar Tuncegil, Derin Yeltan, Alin Yeltan yer alırken, Ali Altuğ, Yeşim Koçak, Okan Yalabık, Barış Yıldırım ve birçok isim onlara refakat ediyor. Anneannelerinin Kanada’ya gidişiyle bir müddetliğine amcaları Turgut’un evine gönderilen boynu bükük kızlara, bakıcılık yapmak için Peri adlı bir pilates hocası ayarlanır. Bu esnada engelli Turgut, Peri ile bir yakınlık kurar. Kızların da Kanada’ya gitmeye hiç gönülleri yoktur. Tam yeni bir yuva kurmak için her şey elverişli iken Peri’nin hayatı hakkında büyük bir şeyi sakladığı ortaya çıkar.

HAFTANIN DİĞER FİLMLERİ
¥ Evcil Hayvanların Gizli Yaşamı 2
¥ Koca Ayak
¥ En Sevdiğim Kumaş

EN ÇOK SEYREDİLENLER
¥ “Enes Batur Gerçek Kahraman” 84 bin 513
¥ “John Wick 3” 58 bin 605
¥ “Godzilla II: Canavarlar Kralı”  40 bin 733
¥ “Aladdin” 37 bin 455
¥ “Aykut Enişte” 30 bin