Sen olmasaydın kâinatı yaratmazdım
Sen olmasaydın kâinatı yaratmazdım
|
Sual: Kur’an-ı kerimde, (Seni ancak âlemlere rahmet olarak gönderdim), (Rabbinin sana verdiği nimetlerle mecnun değilsin. Senin için bitmeyen, sonsuz mükâfat vardır. Elbette sen en büyük ahlak üzeresin), (Rabbin sana çok nimet verecek, sen de razı olacaksın) mealindeki âyetlerle ve daha birçok âyetle övülen Peygamber efendimiz hakkında bildirilen, (Eğer sen olmasaydın âlemleri yaratmazdım) kudsî hadisi için, İbni Sebeciler, Selefîler ve bazı mezhepsizler, (Bu söz, uydurmadır. Hiçbir din kitabında yoktur) diyerek Resulullah’ı aşağılıyorlar. Bu hadis-i kudsî, hangi kitaplarda geçiyor? Allahü teâlâ, yine hadis-i kudsîlerde buyuruyor ki: (Ey Resulüm, İbrahim’i halil [dost], seni de habib [sevgili] edindim. Senden daha sevgili hiçbir şey yaratmadım. Senin, benim indimdeki yüksek derecenin bilinmesi için, dünyayı ve dünya ehlini yarattım. Sen olmasaydın, kâinatı yaratmazdım.) [Mevahib-i ledünniyye] Hadis-i şeriflerde de buyuruluyor ki: (Allahü teâlâ, İbrahim’i halil edindiği gibi beni de halil edindi.) [M. Ledünniyye] (Demek ki Resulullah, hem Habib, hem Halil olan bir peygamberdir.) Mirac’da Allahü teâlâ, Resulullah’a, (Senden başka her şeyi, senin için yarattım) buyurunca, Resulullah da, (Ben de, senden başka her şeyi, senin için terk ettim) diye arz etti. (Mir’at-i kâinat) (Levlâke levlak lema halaktül eflak = Sen olmasaydın kâinatı yaratmazdım) kudsî hadisi, Marifetname’nin ön sözünde, Yusuf-i Nebhanî hazretlerinin Envar-ı Muhammediyye kitabının 13. sayfasında ve İmam-ı Rabbanî hazretlerinin Mektubat’ının 122. mektubunda vardır. Mektubat’ın Farsça haşiyesinde, bu hadisin Deylemî’nin Firdevs’inde bulunduğu bildirilmektedir. Deylemî de, diğer muhaddisler gibi, meşhur ve muteber bir hadis âlimidir. Alusi bile (Galiyye) kitabında bildiriyor. Mektubat-ı Rabbanî’nin 3. cildinde, (Sen olmasaydın Cenneti yaratmazdım) ve (O olmasaydı kâinatı yaratmaz, rububiyetimi izhar etmezdim) kudsî hadisleri de bildirilmektedir. İkinci binin müceddidi İmam-ı Rabbânî, İmam-ı Taberanî, İmam-ı Hâkim, İmam-ı Deylemî, Marifetname kitabının sahibi İbrahim Hakkı Erzurumî, Mevahib-i ledünniyye sahibi imam-ı Kastalanî, Yusuf-i Nebhânî hazretleri gibi büyük zatların, yalan söyleyebileceklerini veya sahih hadisle uydurma hadisi ayırt edemeyeceklerini zannetmek, ne kadar çirkindir. Bu kadar Ehl-i sünnet âliminin bildirdiği sahih bir hadis-i kudsîyi inkâr edenin, o âlimlere inanmayanın, Resulullah’ın övülmesine tahammül edemeyen bir mezhepsiz olduğu pek açıktır. Resulullahı, Allahü teâlâ övmüştür Peygamber efendimizin bu övmeleri, o kadar çoktur ki, İmam-ı Busayri hazretlerinin Kasîde-i bürdesindeki övmesi, onların yanında hiç kalmaktadır. Çünkü Resulullah efendimizi övmek ibadettir. Eshab-ı kiramın hepsi övmüşlerdir. Bunlardan Hassân bin Sâbit ve Kâ’b bin Züheyr hazretlerinin uzun övmeleri meşhurdur. Kâ’b bin Züheyr hazretleri, Peygamber efendimizi, Bânet sü’âd kasidesinde, İmam-ı Busayri hazretlerinden daha çok övmüştür. Resulullah efendimiz, bunu beğenip, hazret-i Kâ’bın önceki kusurunu affetmiş ve mübarek hırkasını ona hediye etmişlerdir. Bu hırka-i saadet, şimdi İstanbul’da Topkapı Sarayı’ndadır. |