Mağduriyet korosunun gümbürtüsü Saraçhane’den yükseliyor.

Yüksek Seçim Kurulu üyelerine “ahmak” diye hakaret eden İBB Başkanı’na hapis cezası verilmesiyle toplanan ittifak mensupları neredeyse sevinçten ağlamak üzereler.

Hapis cezası alana “geçmiş olsun” dilemek adettendir. Ama buna “hayırlı olsun” diyorlar.

Çakmak çakmak parıldayan gözlerde yeni yerler fethetmiş bir ordunun fütuhat sevinci görülüyor.

“Öldü” gözüyle bakılan adama ruh çağırma seansı yapılıyor.

Mesele şu…

İBB Başkanıyken Erdoğan’a hapis cezası verenler nasıl hiç istemeden onun siyasi kariyerine katkı sağlamışsa şimdi İmamoğlu’na verilen hapis cezası da onun siyasi basamakları hızla tırmanacağının delaletiymiş.

Oysa Erdoğan, Ziya Gökalp’in “Asker Duası” şiirini okuması sebebiyle hapse atılmıştı.

Ekrem İmamoğlu’ysa YSK üyelerine küfrettiği için ceza aldı. Şiirde bir estetik, küfürde hakaret var…

Zannedersem onlar adına bu farkın bir önemi yok.

Çünkü verilen hapis cezasını, göreve geldiğinden beri skandal işlere imza atarak kendi intiharını gerçekleştiren siyasi mevtayı şok tedavisiyle hayata döndürmek olarak kavradılar.

İstanbul’un metropol yaşantısını iyileştiren hiçbir projede varlık gösteremeyen İBB Başkanı, YSK üyelerine küfrettiği bir davada kendisine verilen cezayı velinimet olarak karşıladı.

Mikrofona yapıştı ve “3 buçuk sene geçmiş olabilir ama hala gençliğim var” dedi.

Var tabi…

İstanbullu yağmur sularında yüzerken sen Bodrum sularında yüzersen…

Halk otobüs itmekten kambur olurken sen makam koltuğundan kalkmazsan…

Kar yağışında herkes yollarda mahsurken sen balıkçı sofrasındaysan…

Velhasıl her Allah’ın günü İstanbullunun ömründen ömür giderken konforundan zerre ödün vermezsen gençliğin de kalır, sağlığın da, sıhhatin de…

Saraçhanedeki komedi gösterisinin düzenlendiği saatlerde bir diğer komedi de Kılıçdaroğlu cephesinde yaşanıyordu.

Kendisine başdanışman olarak atadığı Jeremy Rıfkın’la görüşme yapmak için Almanya’da bulunduğu söylenen Kemal Bey, saf dışı bıraktığı Ekrem İmamoğlu’nun yeniden denkleme sokulduğunu görünce apar topar memlekete döndü.

Kemal Bey’in Jeremy Rıfkın’la arasında nasıl bir hiyerarşi varsa henüz çözülememiştir.

Kılıçdaroğlu onu değil de Jeremy Rıfkın Kemal Bey’i kendisine atamış gibi duruyor.

Türkiye’ye bir türlü getiremediği adamın ayağına kalkıp kendisi gidiyor, gide gide de İmamoğlu’nun davasının sonuçlanacağı tarihi seçiyor.

Nereden bakılırsa bakılsın fiyasko…

Neyse…

Kemal Bey’in vaziyeti bu haldeyken, uzun zamandır ittifak ortağının kuyusunu kazma işleriyle meşgul olan Meral Akşener de artık toprak atma aşamasına geçti.

Erdoğan’ın aldığı hapis cezasına gönderme yaparak “O şarkı orada bitmedi, ama bugün Meral Akşener olarak söz veriyorum, bu şarkı da burada bitmeyecek.” sözleriyle İmamoğlu’nu yeniden meydana sürdü.

Şimdi görünen o ki asıl gümbürtü muhalefet içerisinde patlayacak ve aday belirleme sürecine İmamoğlu-Kılıçdaroğlu kavgasıyla girilecek.

Ama İmamoğlu’nun cezası kesinleşirse siyasi yasaklı hale geleceği için bu komedi gösterisinde başrol oyunculuğunu yitirecek. Sağ kalanlar onun sözde mağduriyeti üzerinden seçimleri kazanmaya çalışacak.

Neymiş… Erdoğan da bu aşamalardan geçmiş. Her halinizle Erdoğan’a öykünüyorsanız onu göndermeye çalışmak niye…