Fıtrat!

Sıtkı Şeremetli

Şükrü ALNIAÇIK

Fıtrat!

İlkokul dörtte, Adapazarı’ndayız, mahalleden simit satan arkadaşlara heveslendim.

Serde Kayseri’lilik de var.

Ben de bu havalı işe girmek istiyorum.

Neyse iki mızırdandım, anapara konusunda destek lazım, annem de uzaklara giderim diye pek oralı olmuyor.

Arkadaşın simitçi abisi kefil oldu. Fırından 10-15 tane (konsinye) simit alıp, oklavaya dizdim yola çıktım.

Satınca ödeyip yeniden alacağım.

Yalnız, simidin bir tanesi, susam teknesinde yuvarlanırken bir yerinden incelmiş, öyle de pişmiş..

Mübarek koptu kopacak, gözüm onun üstünde.

Ben onu hatalı üretim olarak gördüğüm için biraz da dertliyim, aklım onda sokak sokak ilerliyorum.

Sesim iyi bu arada..

Ayın çatlatır gibi sesi ekşiterek bağırmayı çabuk çözdüm, sesim kısılmadan “SİMİİİDİM VAAAR!..” diye bağırabiliyorum.

Gözüm çatlak simitte çünkü inceldiği yerden koparsa değnekten düşüp murdar olacak!

Böyle hassasım yani.

Bir o kadar da itiyatlı…

Simit 25 kuruş,

Küçük çocuklar simit istiyor, anneleri onlara kızmasın diye en iyilerini seçip veriyorum.

Bir iki mahalle bitti,  iyiler gidiyor, yavaş yavaş sıra bizim “ince memet”e doğru geliyor.

Tam o sırada üçüncü kat balkonundan bir teyze…

Bir yandan sepeti sarkıtıyor, bir yandan “taze mi evladım?” diye soruyor.

Ben daha cevap vermeden,

Eliyle de böyle “5” yapıyor.

“Allah…” dedim!.. “Beşş”

“İnceyi gönderdik!..”

Sepet geliyor, ben birinci sağlam simidi elime aldım bekliyorum.

Sepeti tuttum, gözüm defolu simitte..

Neyse ikinci sağlamı da sepete koydum.

Üçüncü sağlam…

Dördüncü sağlam…

Herkes seçerek aldığı için bu sepetli alış veriş dışında o incelmiş simidi “okutma” şansım yok.

Bunu adım gibi biliyorum.

Aslında o simit belki de daha çıtır ve lezzetli bunu da biliyorum, ama ben sınıf birincisi bir adamım.

Eksik iş yapmayı sevmiyorum.

Bir de laf söz işitmeyi…

Elim ona doğru gidiyor, yanındakini alıyorum.
Teyzenin birşey diyeceği yok aslında.. Hepsi mis gibi taze gevrek simit.

Hatta bir ara, bu duygu ve düşüncelerle, tuttum sepete koydum, yakışmadı, geri aldım öyle hatırlıyorum.

Belki de fazla hayal ettiğim için yanılıyorum.

Neyse ben simitleri bitirdim akşama doğru eve döndüm bir elimde oklavam…

Öbür elimde o ince simit…

Hafif de kırılmış…

Acıkmışım da…

Yedik sermayeyi artık ne yapalım?

O susamlı haftanın sonunda biriktirdiğim parayla bir armalı kaptan şapkası, bir de en büyüklerinden plastik top almıştım.

Eskiden herşey daha güzeldi.

Sadece çocuk olduğumuz için değil.

Toplum olarak daha fazla Türk, daha fazla Müslüman olduğumuz için güzeldi.

Bu arada…

Ülkücü olacağımız da o zamandan belliymiş.

“Memleket zarar görmesin…

Gelen zarar bize gelsin.

Gerekirse aç gezelim.

Sözden taviz vermeyelim.

Ölelim icabında…

Ama haysiyeti çizdirmeyelim. ”

Mutluyuz biz.

Fıtrat böyle ne’ydelim?..

Saygıyla…

BU KONUYU SOSYAL MEDYA HESAPLARINDA PAYLAŞ
ZİYARETÇİ YORUMLARI

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu aşağıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.

BİR YORUM YAZ