Doğu Türkistan, Türklerin ana yurdu. Doğu Türkistan kan ağlıyor, işgal ve zulüm altında…

Doğu Türkistan, Türklerin ana yurdu.  Doğu Türkistan kan ağlıyor, işgal ve zulüm altında…

Doğu Türkistan, Türklerin ana yurdu.

Doğu Türkistan kan ağlıyor, işgal ve zulüm altında…

Çin, Doğu Türkistan’ı unutturmak için ismini değiştirme yoluna gitti. Doğu Türkistan yerine Sincan diyorlar. Bu şekilde, Türk varlığını, Müslüman Türklerin Doğu Türkistan’da yaşadığı gerçeğini unutturmak istiyorlar.
Maalesef ülkemizde bile bazı çevreler bu oyuna geliyor. Doğu Türkistan yerine Sincan bölgesi diyorlar.

Çin’in zulmü bu kadarla bitmiyor. Türkçe konuşulmasının yasaklanmasından tutun da, Türkçe isimlerin yasaklanmasına kadar Doğu Türkistan’da yaşayan Uygur Türklerine her türlü zulmü, işkenceyi yapıyor.
Şu an 1 milyon Uygur Türkü, Çin hapishanelerinde işkence görüyor.

Ramazan’da Müslüman Türklerin, zorla oruçları açtırılıyor. Orucunu açmamakta direnenlere zorla yemek yediriliyor. İşkence yapılıyor.

Bunlarla da yetinmeyen Çin yönetiminin yeni başlattığı işkence şekli pes dedirtti. Çin komünist yönetimi, “Kardeş Aile” projesi adı altında her Doğu Türkistanlının evine bir Çinli erkek yerleştirmek istiyor. Düşüncesi bile korkunç…
Çin yönetimi; ar, namus, ahlâk ve insanlığı ayaklar altına alıyor.

1949 yılından beri Çin’in işgali altında olan Doğu Türkistan’a Çinli göçmen gönderilerek Doğu Türkistanlı Müslümanlar adeta Çinlileştirilerek asimile ediliyor.

Doğu Türkistanlılar, seslerini duyurmak istiyor. Maalesef duyan yok…

Soydaşlarımıza, din kardeşlerimize Çin’in yaşattığı bu zulme sessiz kalıyoruz.

İsrail askerleri, bir Filistinliye tokat attığı zaman dünyayı ayağa kaldıranlar, Doğu Türkistan’daki zulmü görmüyor, duymuyor.

Milyonlarca Suriyeliyi bağrımıza bastık. Varımızı yoğumuzu Suriyelilere veriyoruz. Yetmemiş, Suriyeliler Türkiye’de caka satarak dolanıyor.

Arakan’dan Somali’ye, Irak’tan Sudan’a kadar yardım etmediğimiz Arap ülkesi yok.

Ama Doğu Türkistan’ı görmüyoruz. Yardım etmek şöyle dursun yaşanan zulmü dünyaya duyurmak konusunda bile yetersiz kalıyoruz.

Biz sessiz kalırsak, Türk yurtları tek tek elden gider…

Bir Türk yurdu işgal altında ise her Türk’ün ayağa kalkması lazım…

****

“Zulüm için Türk olmanız yeterli”

Doğu Türkistanlı bir hanım, ülkesinde karşılaştığı zulmü anlatıyor…

Ben Doğu Türkistan’ın başkenti Urumçi’de Çin işgal yönetiminde önemli bir görevde bulunan bir ailenin kızı olarak dünyaya geldim. Avrupa’ya gitmek hevesine kapılarak ülkemden ayrıldım. Kuzey Avrupa ülkelerinden birine yerleştim ve bu ülkenin vatandaşı oldum. Etnik Çinlilerin arasında büyüdüm ve Çince okullara giderek eğitim aldım.

Yetiştirilme tarzım ve ailemin görevi dolayısıyla kendi toplumumdan daima uzak ve yabancı gibi durdum. Bulunduğum ülkeye yerleştikten sonra da aileme her hangi bir zarar gelmemesi için Uygur toplumu ile çok fazla ilişki kurmadım. Ülkemdeki Çin baskı ve zulmünün duyurulması noktasında yapılan hiçbir eyleme katılmadım ve asla destek vermedim. Uygur toplumundan sürekli kaçtım ve kendimi onlardan izole ettim.

Geçtiğimiz aylarda yönetimdeki önemli görevinden emekliye ayrılan babam, annem ve yakınlarımı ziyaret etmek için 2 haftalık Çin vizesi ile başkent Pekin üzerinden Urumçi’ye daha sorunsuz ve kolay ulaşabileceğimi düşünerek direk uçtum.Pekin Havaalanında uçaktan iner inmez onlarca Çin polisi beni çember içine alarak saatlerce sorguladı. Çinli polislerin hakaret ve etnik aşağılamalarına maruz kaldım.

Daha sonra memleketim Urumçi’ye uçtum ve Urumçi Havaalanında da aynen Pekin’de olduğu gibi gözaltına alınarak saatlerce sorgulandım. Ailemin oturduğu semtin polis merkezine geldiğimi bildirmek ve kayıt etmeleri için müracaat ettim. Burada da beni yeniden sorguya tabi tuttular ve ailemin yanında yatılı kalmamın yasak olduğunu, ancak otelde kalabileceğimi söylediler. Mecburen mahallemize yakın bir otelde kaldım.

Ertesi sabah kahvaltıdan sonra yıllar önce ayrıldığım ve çok özlediğim Urumçi’yi dolaşmak için dışarı çıktım. Sokaklar bomboştu. Sokak ve caddeler terk edilmiş bir görünümde idi. Bazı okul ve mahalle arkadaşlarıma rastladım. Onlar uzaktan beni görüp tanıdılar ve benimle karşılaşmamak ve görüşmemek için yollarını değiştirdiler. Bazıları tanımamazlıktan geldi. Bir yakın dostum benimle görüşmek için ziyaretime geldi ve onunla bir kafede saatlerce sohbet ederek eski günlerimizi andık ve hasret giderdik. Ertesi gün, benimle görüştüğü için tutuklanarak cezaevine kapatıldığı haberini aldım.

Çin işgal yönetiminin Urumçi başta Doğu Türkistan genelinde bütün şair, yazar, fikir ve bilim insanları ile sanatçıları tutuklayarak Çin Nasi Kamplarına kapattıklarını öğrendim. Urumçi Üniversitesinin Rektörü Taşmuhammed dahil birçok ünlü yazar ve şairi de tutuklamışlar ve bunlar halen hapiste tutuluyor. Ünlü şarkıcı Abdurrahim Heyit bir yıl önce tutuklanarak götürüldü ve kendisinden hiçbir haber alınamadı.

Doğu Türkistan’da ünlü bir şarkıcı olan Abdullah Abdurrahim’in birkaç ay önce tutuklandı. Ancak büyük miktarda rüşvet vererek eğitim kampından bırakıldığı bilgisine de ulaştım.

Doğu Türkistan’ın Çin’in baskı, zulüm, asimilasyon ve soykırım cinayetlerine maruz kalmamanız için sizin inançsız, ateist veya Çin yönetiminin işbirlikçisi olmanız yeterli olmuyor. Özellikle benim ailem gibi onlarca yıl Çin yönetimine sadakatle hizmet eden veya benim gibi kendi toplumundan kopmuş ve uzaklaşmış olmak da kâfi gelmiyor. Doğu Türkistan teşkilatlarına üye olmamanız ve ülkenizdeki Çin baskı ve zulmünün anlatılması ve duyurulmasına yönelik tepkisel eylemlere katılmamanız, katkı vermemeniz dahi sizi Çinlilerin etnik aşağılama, hakaret ve zulümlerinden kurtarmıyor. Sadece sizin Uygur ve Müslüman olmanız Çin için yetiyor.

BU KONUYU SOSYAL MEDYA HESAPLARINDA PAYLAŞ
ZİYARETÇİ YORUMLARI

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu aşağıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.

BİR YORUM YAZ