Diyarbakır meydanındaki anneler ve CHP’nin şakağındaki silah!

Sıtkı Şeremetli

Diyarbakır meydanındaki anneler ve CHP’nin şakağındaki silah!

Gün itibariyle Türkiye’de en çok konuşulan haber-konu Diyarbakır HDP il binası önünde PKK’nın oğullarını kaçırdığı annelerin direnişi-feryatları.

Çok büyük bir haber. Bir kaç acılı anne Diyarbakır meydanında senin benim yapamayacağımız çok cesur, ölümü, tehditleri göze alarak bir eyleme girişiyor!

Haber, hukukun konusu, insan hakları konusu, annelerin konusu, terör konusu, zulüm-işkence-tehdit konusu, haber her haliyle MANŞETLERİN MANŞETİ.

Acılı annenin direnişinden ve feryatlarından hiç kimse kaçamaz, kafasını kuma sokamaz, görmedim-bilmiyorum-duymadım üç maymununu oynayamaz.

Ama ‘görmedim-duymadım-bilmiyorum’ diyenler var.

An itibariyle açın Cumhuriyet Gazetesi’ni acılı annenin feryatları haber olmamış.

An itibariyle açın Oda TV’yi acılı annenin feryatları haber olmamış.

An itibariyle açın Halk TV’nin sitesini acılı annenin feryatları haber olmamış.

Hatta açın komünistlerin Sol portalını acılı annenin feryatları haber olmamış.

Öğretmen, mühendis, dünya güzeli çocuklar ve onbinlerce sivili askeri acımasızca öldüren katil bir örgütten söz ediyoruz.

Üstelik İmamoğlu sahne alana kadar Cumhuriyet, Oda TV, Halk TV, vb. kanlı PKK örgütüne karşı her gün karşı haberler yapabiliyordu?

Ne değişti?

Ve acılı annenin şu feryadı değme solcular değme Cumhuriyetçiler için manşetlik değil mi?

‘Senin oğlun özel okullarda okuyor benim oğlumu dağa kaldırıyorsun!’

‘Senin karın şimdi plajdadır benim oğlumu öldürüyorsun!’

DÜNKÜ AĞBEYLER PKK’YA KALKAN OLDU

HDP’yle aşk yaşayan Halk Tv programcısı sayın Ören Bayan Ayşenur Arslan, bu Diyarbakırlı annelerin sesini neden duymuyorsunuz? PKK’ya karşı gelenler neden ne kadın ne anne ne de insan yerine koyulmuyor, hayırdır?

Cumhuriyet’te yeni yönetime başlayan Alev Coşkun, orada gazetende ne oluyor, görmezden gelen haberlerini geçtik bütün yazarların anlaşmış gibi bu acılı annenin feryatlarını tek satır niçin yazmıyor?

Soner Yalçın, ODA TV’de neler oluyor?

Hani cumhuriyetçi hani Atatürkçüydünüz, Sözcü Gazetesi’nde neler oluyor?

Sevgili okuyucu!

Hava karardı gece oldu.

Dünkü ağbeyler, arkadaşlar PKK’ya ‘kalkan’ oldu.

Uyuşturucu tüccarı Amerikan köpeği PKK’yı bu sahiplenişiniz, hayırdır?

PKK, her şeyinizi kucaklayan Tanrınız mı oldu?

Katil PKK bir oy uğruna yarab cesurların cesuru kahraman dava arkadaşınız mı oldu?

Hayır, ne olduğunun bilincindeyiz, İmamoğlu’nu destekleyerek ‘siyasete’ dönüş, dünyaya dönüş, insan içine çıkış yollarının hepsini tükettiniz.

Kanlı PKK’yla işbirliği içindesiniz ve bu işbirliği hepinizi havasızlıktan boğacak, cevap veremeyecek, başınız öne eğilecek, şeytani huzursuzluktan artık hiç kurtulamayacaksınız.

BEYİNLERE GİREN CANAVAR

Bu suskunluğunuz, bu süt dökmüş kedi sessizliğiniz, hepsi, İmamoğlu’nu kayıtsız şartsız destekle başladı.

İmamoğlu’nu destekle herkes hukuk önünde eşittir, idealleriniz Cumhuriyet değerleriniz, toprak bütünlüğü ve egemenlik haklarına bunca uzun yıl verdiğiniz büyük emekler, katkılar, birikim ve yüz yıldır ödediğiniz hapis, öldürülme, ağır bedeller, her şey bitti.

Şaka gibi, yüzlerce yazar ve yüz yıl kavgası verilen bu büyük anti-emperyalist direniş, İmamoğlu’nun seçim startı almasıyla nasıl olur da üç kuruşa satılır?

Sevgili okuyucu, yüzlerce (artık, sözde) Kemalist olduğunu söyleyen yazarın bu sessizlikleri, üstünde romanlar yazılsa, belgeseller çekilse, anlatılamayacak kadar derin bir ‘çürüme’ ‘bozulma’ ve akılların almayacağı bir ‘satış’ hikayesi.

Bunca uzun yıl kavgasını verdiğiniz Cumhuriyet idealleriniz bu kadar ‘ucuz’ olmamalıydı?

Her şey, İmamoğlu’nu koşulsuz destekle başladı, İmamoğlu’yla birlikte gazetelerine, haber sitelerine her birinin beyinlerine kalemlerine, bir ‘CANAVAR’ girdi.

Omurgalarını yiyen bir canavar, siyasi duruş yiyen canavar, soylu muhalif yüzleri yiyen canavar, pusulalarını kaybettiren bir canavar, acı işkence, bedelle ödenmiş bunca uzun yılların onurunu haysiyetli asil kalemlerini yiyen bir canavar…

Bu canavar tunç mermer heykel gibi ‘yazarları’ dahi İmamoğlu henüz üç ayını doldurmadan un ufak etti dağıttı işte okuyun an itibariyle gazetelerini yedi bitirdi.

‘AÇILIM’I MECLİS’E TAŞIMA GAYRETİ

Tarihinin bu en utanç verici ihanet sürecine yeni CHP ‘açılım’ startıyla başlamış oldu. İlk elden, kukla, cahil, papağan, beyinsiz sözcülerini ekranlara sürmeye başladı.

Ellerine tutuşturulan sloganlarla projelerini ekran ekran takdim etmeye başladılar. Cehalet, manipüle, sahtekarlık, beyinsizlik, ihanet diz boyu.

Bu üç kuruş etmez adamlar Türk Milleti’ni ne sanıyor, emperyalistlerin ördükleri çorapları bir kaç ezber cümleyle Türk Milleti’nin başına geçirebileceklerini mi sanıyorlar.

Çocuk kandırır gibi, birinci iddialarından başlayalım: Açılım için, PKK silah bırakacak.

Artık Kuzey Suriye’de başta PYD, duruma göre ad-kod değiştiren bir çok yapı var. Kuzey Suriye’deki bu ‘oluşumlar’ın silah bırakması mümkün mü?

Kandil’de fotoğraf verir bırakır ve yeni CHP de bu tiyatroya ‘bakın bıraktı’ diye sevinir, milletçe alkışlarız, böyle mi? (Kuzey Suriye’de Romanya, Bulgaristan, Gürcistan vs. ordularından daha çok silahları var). Kuzey Suriye’deki varlıkları ortadayken silah bırakılması diye bir şey mümkün mü?

Kuzey Suriye’de son yıllardaki gelişmelerle PKK artık tam teşekküllü bir küçük Amerikan ordusu.

Ekranda Türk Milleti’ne ‘PKK silah bırakacak’ yalanına bu topraklarda yeni CHP dışında inanacak tek kimse tanıyor musunuz? Kargaların güleceği bu kadar üfürecek, sallayacak beyni size kim taktı?

PKK’nın silah bırakması mümkün değildir, ihtimal dahili hiç değildir, yani, siz Meclis’te ‘açılım’ı tartışırken Kuzey Suriye’ye taşınmış onbinlerce tır silah, kaşınız gözünüz hürmetine bırakılacak, böyle mi? Size sabah akşam yeni CHP’de ne yedirip içiriyorlar?

Belki onbeş yıl önce PKK’nın silah bırakması çok çok zayıf bir ihtimal olarak konuşulabilirdi ama şimdi bölgedeki gelişmelere, yoğunlaşmaya bütün dünya şahit. PKK’nın silah bırakması tabiata aykırı, akla aykırı, siyasete aykırı, Amerika’ya aykırı, bölgedeki gelişmelere aykırı. Sırf karşınızdaki kendi zeka ölçeğinizdeki AKP’li karşıtınızı o an mat etmek için salladığınız bu komik laflar videolarıyla kayda giriyor, torunlarınız dahi bulup izleyecek.

Yani, bu “silah bırakır, bırakacak” laflarınız işbirlikçilerin tezgahında ne kadar kukla oyuncak düşük zekalı olduğunuzu gösteriyor. Oysa kaş göz saçınıza bakınca insana benzer bir yerleriniz görülüyor.

İkincisi önerinize gelelim, “Biz, açılım’ı Habur çadırlarında değil, Meclis’te yapacağız, yani farkımız ‘açılım’ı Meclis’e getirmek” diyorsunuz.

Ülkeyi bölmenin Meclis’e gelir hali olsaydı Oslo’lardan önce AKP getirirdi.

Çünkü hiç bir meclis, kendi egemenlik sahasında ikinci bir orduyu, ikinci bir bayrağı tartışamaz, müzakere edemez.

Yani topraklarında ikinci bir otoriteye, vali savcı atama, zabıtalarından ordu yapma, bayrak asma, vergisini kendi alma, madenini kendi çıkarma hakkı veremez, olmamıştır, yoktur böyle bir şey. Ekranda söylenenleri ağzımız açık “Ne diyor bu deliler, ne diyor” diye yerimizden zıplıyoruz. Sonra, yahu bu adamlar sadece ekran içinde yaşayan böcek türleri mi, yani bizim gibi sokağa çıkıyor ya da gidecek bir evleri bir habitatları var mı diye merak ediyor insan.

Bu akıllara ziyan ihanet taleplerini hiç bir meclis tartışamaz, bu talepleri ancak kapınıza galip düşman kuvvetleri dayanır ve size zorla kabul ettirir. Diyelim Suriye’yle savaştınız ve sonunda bir barış görüşmesinde sınırlar, ihtilaflı konular tartışılabilir. Türkiye Cumhuriyeti Devleti’ni bir savaşta yenen mi var? Türkiye Cumhuriyeti Devleti kimlere mağlup oldu ki teslim oluyor? Meclis’te müzakereyle oylamayla ikinci bir ordu, ikinci bir bayrak toprağının bir yarısını kendi vergisini toplama ve kendi savcı, hakim, vali tayin etme hakkı verilemez. Allahım ne diyor bu salak sürüsü! Geçtim egemen bir devlet olmayı, tabiata dönün sığırlar, arılar, tilkiler bile yurtlarını başka egemenlerle bölüşmez.

Cahil cühela kuklalar, siz hiç siyaset bilimi, siyasi tarih okumadınız mı? Bunun bir örneği görülmüş mü? Manyak mısınız nesiniz, dangalak sürüleri! Toprak oylanır mı, bayrak oylanır mı, egemenlik hakları oylanır mı?

Bir de iki de bir çok bilmiş gibi İrlanda örneği vermeyin. İrlanda tarihte bir ‘devletti’. 1920’li yıllarda İngiltere’ye karşı savaştı ve bağımsız bir devlet oldu. Bu süreçte, İrlandalılar arasında iç savaş çıktı ve İngiltere’ye karşı verdiklerinden daha çok ölüyü kendi aralarında savaşırken verdiler ve İrlanda’nın kuzeyi İngiltere’de kaldı, bugün savaşı verilen dünkü işbirlikçi İrlandalıların savaşı. Geçmişte bir Kürt devleti yoktur, bu İrlanda tarihinin PKK’yla uzaktan yakından hiç bir ilişkisi yoktur.

İskoçya da tarihte bir ‘devletti’, Birleşik Krallık derken işte bir zaman birleşmişler. Bilmiş bilmiş bir de kalkıp Güney Afrika’ya koşuyorlar, beyaz üstünlüğün ayrımcılığıyla (apartaid) PKK’nın ne alakası var. Güney Afrika’da işgalci beyazlar siyasi bir üstünlük kurup yüzyıllardır ayrımcı bir yönetim kurmuşlar. Türkiye Cumhuriyeti’nde ise kurulduğu günden beri herkes hukuk karşısında eşittir. Herkes kelimesi renksizdir, bu topraklarda yaşayan herkesi içine alır. Yani herkes cumhurbaşkanı olabilir, vekil olabilir, işletme kurabilir, parti kurabilir.

Ekranda bu örnekleri vererek emperyalist projeyi savunuyor, işbirlikçilerin diline teslim oluyorsunuz. Kim, alayı Nagehan Alçı, Sevilay Yılman zekası taşıyan yeni CHP.

CHP’NİN ŞAKAĞINDAKİ SİLAH

Yeni CHP de olsa, CHP’dir, yani Cumhuriyeti kuran parti. Bu emperyalist dili kullanan CHP tarihte bir Kürt Devleti olduğunu mu varsayıp iddia ediyor? Ve, apartaid örneği vererek Türkiye’de beyazların siyahları köleleştirdiği algısını mı dillendiriyor?

CHP’nin asli görevi bölgesel eşitsizlikleri çözmek, sosyal eşitsizlikleri gidermek fırsat eşitliği ve sosyal devlet anlayışını öne çıkartmak.

Baştan uyarayım, konuşma hürriyeti var diye her şeyi konuşabilirsiniz, ancak bu ‘bölücü’ konuşmalar Meclis’e geldiğinde ve bir oylamaya dönüştüğünde boş konuşmadan çıkıp ‘siyasi’ bir hal alır. Yani boş konuşmaların özgürlüğü biter ve siyasi bir sorumluluğa dönüşür. İşte burada, bu siyasi sorumluların hepsi yasalar önünde ‘ihanet’le Türk Milleti’nin önünde hainlikle yargılanmaya başlar.

Ekranlarda atıp tutmak kolay, ama yarın Meclis’te bu siyasi sorumluluk yakanıza yapıştığınızda, hatta kollarınıza kelepçe olduğunda derdinizi anlatacak yer, kaçacak yer bulamazsınız.

Bu yüzden yeni CHP açılımı Meclis’e getirelim derken şunu demek istiyor: Bu suçu hepimiz üstlenelim. Belki Babacanlar AKP’den otuz kırk kişi koparır toplanır çoğunluk oluruz ve siyasi sorumluluk bizden çıkar, Türkiye Büyük Meclisi’nin kahir ekseriyetine yüklenir.

Bu ucuz numarayı kimse yemez  ve ‘hain’ sıfatıyla hem yasalar karşısında hem Türk Milleti’nin önünde yaşamanız nefes almanız varlığınızı, kurumunuzu ayakta tutmanız mümkün değildir. Ya FETÖ’cüler gibi Ege’nin sularında kaçarken şişme botlarda bulursunuz kendinizi ya da 12 Eylül gibi acıdır ama gerçek, biraz da biz kullanalım söz hürriyetini, denize dökülen siz olursunuz.

Yeni CHP’nin ‘açılım’ ilan edip ‘Meclis’e getirelim’ çıkışı kendi alnına Cumhuriyet Halk Partisi’nin şakağına dayanmış silahtır.

Peki yüzlerce sözde Kemalist, Cumhuriyetçi yazar bu ihanet, intihar karşısında neden susuyor seyrediyor? Çünkü topyekün iman etmişler, ‘İmamoğlu HDP’den açılımla oy kaparsa Cumhurbaşkan’ı Tayyip’i indirir.’

Tayyip’i indirmek uğruna ülkenin bir yarısını PKK’ya hediye ederek.

Nihat Genç

 

BU KONUYU SOSYAL MEDYA HESAPLARINDA PAYLAŞ
ZİYARETÇİ YORUMLARI

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu aşağıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.

BİR YORUM YAZ