Deprem ve vefa

Sıtkı Şeremetli

Deprem ve vefa

(Orhana KARATAŞ)

Türk milletinin vefası, fedakârlığı, birlik ve beraberliği, yardımseverliği zaten her zaman her türlü takdirin üzerindedir. Yine gözlerimizi yaşartan fedakârlıklara, arama ve kurtarma gayretlerine, yardım çabalarına şahit olduk. Elazığ depremi üzerinden siyasi rant elde etmeye çalışmak, daha önceki depremlerle karşılaştırmak asla iyi niyetle izah edilemez.

Depremle ilk tanışmam 1983 Erzurum depremi ile olmuştu. İstanbul’da Üniversite öğrencisiydim. Radyo ve Televizyon haberlerinden büyük bir deprem olduğunu ve canım memleketim Sarıkamış’ında ağır şekilde sarsıldığını duymuştum. Sabahtan akşama kadar telefonla aileme ulaşma çabam sonuç vermemişti. Televizyon ve radyodan ne olup bittiğini anlamaya uğraşmıştım. O andaki çaresizlik aklıma geldikçe hala içim titrer, hala yüreğim burkulur. 1999 depremi, kelimenin tam anlamıyla bize teğet geçmişti. 16 Ağustos’da ailemle birlikte Sakarya Karasu’daydık. Bir gece daha kalalım diye düşünürken, akşam saatlerinde ani bir kararla Ankara’ya döndük. Bizim Ankara’da eve girdiğimiz saatlerde, Gölcük depreminin haberi geldi. İstanbul’da, Kars’ta, Ankara’da sayısını bile hatırlamadığım küçük depremleri yaşadım.

YİNE DEPREM OLACAK!

Türkiye’de yaşayan her kime sorsanız, benzer yaşanmışlıkları anlatır. Bu ülkenin her evladı, az ya da çok, küçük veya büyük bir depreme ve sonuçlarına mutlaka tanıklık etmiştir. Bu bize bir gerçeği haykırıyor. Bir deprem ülkesiyiz ve sarsıntılarla yaşamaya alışmalı ve hazırlıklı olmalıyız. Her deprem sonrası aynı şeyler söylenir, aynı tavsiyeler yapılır, aynı sözler verilir. Uzmanlar çıkar saatlerce depremin büyüklüğünü, derinliğini, etkisini anlatır. Bir sonraki deprem için tahminlerde bulunur. Fay hatları üzerinden Türkiye’nin muhtemel risklerini uzun uzun masaya yatırır. Hepsinin vardığı sonuç aynıdır: Her an yeni depremler olabilir ve ona göre tedbir almalıyız. Alınacak tedbir, yapılacak şey bellidir. Deprem öldürmüyor, hatalı, çürük, yetersiz, bakımsız binalar öldürüyor. O halde, binalarımızı depreme göre yapacağız, yapılmış olanları kontrolden geçirip, ya dayanıklı hale getireceğiz veya değiştireceğiz. Bunun dışında bir formül, bir reçete yok.

DOĞRU ŞEYİ DOĞRU ZAMANDA YAPMAK ÖNEMLİ

Deprem olması halinde yapılacaklar, toplanma yerleri, yardım ve kurtarma faaliyetleri ayrıdır ve artık o konuda çok ciddi mesafe kat ettiğimizi söyleyebiliriz. Nitekim, Elazığ depreminde gerek müdahale, gerek kurtarma faaliyetleri, gerek mağdur olanların her türlü ihtiyacının karşılanmasında, kış şartlarına rağmen son derece olumlu, yerinde ve başarılı bir hizmet verildiğini memnuniyetle gördük. Türk milletinin vefası, fedakarlığı, birlik ve beraberliği, yardımseverliği zaten her zaman her türlü takdirin üzerindedir. Yine gözlerimizi yaşartan fedakarlıklara, arama ve kurtarma gayretlerine, yardım çabalarına şahit olduk. Bu millet her zaman düştüğü yerden kalkmasını ve daha da ileriye gitmesini bilmiştir. Bütün mesele doğru şeyi doğru zamanda ve doğru yerde ortaya koyabilmektir ki, bu konuda da devletin yönlendirmesi, organizasyonu ve teminatı hayati önemdedir.

İSTİSMAR GAYRETLERİ

Elazığ ve Malatya, depremden birinci derecede etkilenen illerimizdir. Bu yazının yazıldığı saatlerde 35 vatandaşımızı kaybettiğimiz açıklanmıştı. Arama ve kurtarma faaliyetleri devam ediyordu. Sonrasında, detaylı bir tarama yapılacak ve hasar tespiti ile birlikte depremin net faturası ortaya çıkarılacaktır. Bu süreçte, özellikle sosyal medyada yapılan bazı paylaşımlar ümidin, vefanın, birlik ve dayanışmanı, yüksek ahlak ve fedakarlığın yanında, edepsizliğin, istismarın, alçaklığın da hangi boyutlara ulaştığını acı şekilde gözler önüne sermiştir. İnsanların acısı, memleketin sıkıntısı, hiçbir şekilde kaçış mümkün olmayan bir felaketin sonuçları üzerinden siyasi bir fayda elde etmeye çalışmak, meseleyi başka yerlere çekerek zihin bulandırmaya uğraşmak hiçbir şekilde iyi niyetle izah edilemez. Kimden gelirse gelsin, bu yanlıştır ve kabul edilmesi mümkün değildir.

DEVLET EBED-MÜDDETTİR

Elazığ depremini daha önceki depremlerle karşılaştırmak, özellikle 1999 depremi ile mukayese edip, buradan bir yere varmaya uğraşmak da aynı derecede hadsizlik, seviyesizlik ve bozgunculuktur. Her şeyi kendi şartları, kendi dönemi, kendi imkanları içinde değerlendirmek lazımdır. 1999 şartları ile 2020 şartları elbette aynı değildir ve böyle bir kıyaslama yapmak, o depremin mağdurlarına da, o mağduriyeti gidermek için seferber olan bütün kurum ve kuruluşlara da, siyasi sorumluluğu bulunanlara da büyük haksızlıktır. 1999 depreminde dönemin şartları içinde en iyisi yapılmış ve sonuç alınmıştır. Çok büyük bir dayanışma sergilenmiş, zamanın siyasi sorumluları olağanüstü bir çaba ile tarihin gördüğü en büyük depremi ve onun sebep olduğu yıkımın yaralarını en iyi, en doğru, en hızlı şekilde sarmıştır. Açın, bakın o zamanki gazeteleri kelimenin tam anlamıyla destan yazılmıştır ve hiç kimse aç ve açıkta bırakılmamıştır. Geçmişi kötülemek bugün yapılanlara ayrı bir değer ve önem kazandırmayacağı gibi, bunu yapanlara da bir itibar sağlamaz. İstismar, yalan, karalama ve fitne çıkarmanın hiç kimseye bir faydası yoktur. Devlet ebed-müddettir ve bu milletin faydasına, bu ülkenin yücelmesine, bu bayrağın yükselmesine her kimin katsısı olmuşsa, hayırla anarız.

Bir de Elazığ için kahpe paylaşımda bulunan hainlere rastladım. Elazığ vatanseverliğin, kahramanlığın, adamlığın, ülke ve milletine sahip çıkmanın, vefanın ve milli duruşun adıdır. Bu memlekete kem söz söyleyenler, bu değerlerle kavgası olan bedbahtlardır ki, onlarla olan hesabımız hiçbir zaman kapanmayacaktır.

Hayatını kaybeden vatandaşlarımıza rahmet, yaralılara acil şifalar diliyorum

BU KONUYU SOSYAL MEDYA HESAPLARINDA PAYLAŞ
ZİYARETÇİ YORUMLARI

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu aşağıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.

BİR YORUM YAZ