“Ben de Ülkücüyüm” diyerek akli melekelerinin yerinde olmadığını gösteren ve bunu da “CHP’li Ülkücüler, CHP’de siyaset yapan Ülkücüler” gibi tanımlamalarla sürdüren Kemal Kılıçdaroğlu,  “CHP’li PKK’lılar, CHP’li DHKP-C’liler, CHP’li YPG’liler, CHP’li PYD’liler, CHP’li FETÖ’cüler, CHP’li MLKP’liler kimler?” sorumuza hâlâ cevap vermedi. FETÖ’den yargılanan avukatları yazılarıma dava açarak akıllarınca bu sorularımızı engellemeye çalışıyor. Ama Kemal Kılıçdaroğlu’nun yarattığı CHP’nin tüm terör örgütleriyle bağı-bağlantısı alenen ortadadır.

MLKP’nin kurucu teröristbaşlarına “Komutanım” diye selam çakan Canan Kaftancıoğlu daha geçtiğimiz gün, terör örgütü PKK’nın sembol isimlerinden Selahattin Demirtaş için “Şu anda cezaevinde bulunan Demirtaş’a gelin hep birlikte burdan (Hamburg’dan) bir selam yollayalım” çağrısında bulunmuştu. Böyle bir partide “CHP’li Ülkücü” diye bir sıfat kullanılabilir mi? Bu sıfatı kim kullanıyorsa şeref yoksunluğundan yapıyordur. Bunun başka bir izahı olamaz. Geçmişte MHP’de siyaset yapan, MHP’ye oy veren CHP’ye geçemez mi, CHP’ye oy veremez mi? Elbette geçer, elbette oy verebilir. Siyasette örnekleri vardır. CHP’ye geçmek CHP’nin terör örgütleriyle bağlantısını ve onun milli konularda ihanetlerini kabul etmektir. Adam bunu kabul ediyor, karakteri bunu kaldırıyorsa ne yapabiliriz ki? Ama CHP’de Ülkücü sıfatıyla dolaşmak demokrasi nimeti değil, alçaklığın, şerefsizliğin sembolüdür.

Bu sıfat verilerek sosyal medyada, gazetelerde, ekranlarda gezdirilen kişilere bakınca CHP’nin bunca ihanetine zerre sesini çıkarmayanlardan oluştukları görülüyor. Bunların kimi Mansur Yavaş’tan, kimi Ekrem İmamoğlu’ndan yallanıyor. Her ikisinin de HDP oylarıyla seçilmiş olması, HDP ile sıcak ilişkileri olması bile bunlara dert değil…

Menfaatleri için CHP’nin ihanetlerine kör oluyorlar. Ama söz konusu MHP olunca doğru-yanlış demeden kudurmuş gibi saldırıyorlar. Kemal Kılıçdaroğlu, Sezgin Tanrıkulu, Canan Kaftancıoğlu gibi terör örgütlerine her daim sahip çıkanlardan rahatsız değiller ama MHP yönetiminde bulunanlara olmadık iftira ve yalanlarla saldırıyorlar. Şu an tek dertleri MHP’ye saldırarak Kemal Kılıçdaroğlu’nun gözüne girebilmek… Sinan Ateş cinayeti de bunların kurgularına bir malzeme olmuştur. Sinan Ateş cinayeti olmadan önce de bunu yapıyorlardı. CHP’nin her eylemi, her söylemi Türkiye’ye ihanet iken, CHP’ye bir cümle eleştiri getiremeyenler gece-gündüz MHP’yi hedef almaktadır. Takıntı, saplantı ve menfaat peşinde koşma birleşince MHP’ye bunu yaşatıyorlar.

“Biz geçmişte MHP ve Ülkü Ocaklarında görev aldık ama artık bizi CHP’li kimliğimizle tanıyın, partimiz CHP, önderimiz Kılıçdaroğlu” deseler inanın dönüp yüzlerine bakmayız. Ama Kemal Kılıçdaroğlu bunları “CHP’li Ülkücüler”, bunlar da kendilerini “CHP’deki Ülkücüler” diye pazarlıyorlar. Utanmazlık had safhada…

Kemal Kılıçdaroğlu gibi CHP’yi ihanet politikalarına yuva hâline getirmiş bir adamı evine konuk olarak alan ve CHP seçmeni olmuş Seval Türkeş, “MHP’yi arkada karanlık birtakım güçler yönetiyor” açıklaması yapmış… Sırf 2015 yılından bu yana CHP’nin bu kadar vatana ihaneti ve terör örgütleriyle fingirdeşmesi oldu. Seval Türkeş Hanımefendi’nin CHP’ye bu yüzden bir cümle tepkisini gören oldu mu? Ya Alaattin Aldemir’in, ya Yavuz Selim Demirağ’ın, ya Suat Başaran’ın ya da bunların benzerlerinin hiç tepkisine rastladınız mı? Varsa yoksa MHP ve Cumhur İttifakı tek dertleri…

Kemal Kılıçdaroğlu’nun “CHP’li Ülkücüler” dediği de böyle tiplerden oluşmaktadır. Bunların çoğu yallandıkları Mansur Yavaş kadar olup, onun CHP’ye geçerken söylediği “Bugün 40 yıllık geçmişimi geride bırakarak, CHP adayı olmamla, geride kalan bütün tartışmalar bitecektir” sözünün benzerini kuramamıştır. Düşünün Mansur Yavaş gibi bir adam bile bunlardan daha omurgalı davranıyor.

Geçen günlerde CHP fonlu televizyon kanalı TELE1’de Sezgin Tanrıkulu’nu “CHP’deki Ülkücülerin başkanı” olarak tanıttılar. Bu utanç onlara yeter diyeceğiz de utanması olan karakter taşısalar zaten Kemal Kılıçdaroğlu’nun figüranı olmazlardı.

Kemal Kılıçdaroğlu’nda zerre şeref varsa “CHP’li Ülkücü” dedikleri kimlerse, onları Sezgin Tanrıkulu ve Canan Kaftancıoğlu başkanlığındaki heyetle bir otobüse doldurur ve cezaevindeki terörist Demirtaş’a ziyarete gönderir. CHP’li Alaattin Aldemir zaten geçtiğimiz yıllarda “İmralı’ya Öcalan’la görüşmeye beni göndersinler” diyordu. Tam birbirlerini bulmuşlar…

Sezgin Tanrıkulu “CHP’deki Ülkücülerin başkanı” seçildiyse Kandil yolculuğu da, İmralı yolculuğu da gayet doğal olacaktır. Seval Hanım bir de CHP’yi kimler yönetiyor bir açıklama yapar mı?

Karakter ve kimlik bunalımı insanları ne hâle sokuyor. Görüyorsunuz değil mi?