BİR NEFES SIHHAT (RAMAZAN KARACA)

Sıtkı Şeremetli

BİR NEFES SIHHAT
(RAMAZAN KARACA)
Büyük Türk Hakanlarından Kanuni Sultan Süleyman’ın hastalık anında söylediği; “Halk içinde muteber bir nesne yok devlet gibi, olmaya devlet cihanda, bir nefes sıhhat gibi” sözü, sağlık hakkında söylenmiş çok önemli ve hepimizin sık sık telaffuz ettiği bir cümledir. Sağlık konusunun önemini vurgulamak için sadece bu sözleri söylemek yeterlidir, üzerine daha söz söylenmez. Sağlık bu kadar önemli olunca, bize sağlık hizmeti sağlayanların ve sağlık teşkilatlarını yönetenlerin de aynı oranda önem vermesi ve vazifelerini buna göre yerine getirmeleri gerekir. Çünkü mevzu bahis olan insan ve insan sağlığıdır. Özellikle, ciddiye almak da en başta gelen gerekliliktir. Biz hizmet alanlar açısından bunları belirttikten sonra hemen empati yaparak karşı tarafı, yani bize sağlık hizmeti verenleri bizler ne kadar anlıyoruz konusuna da değinmek gerekir diye düşünüyorum.
Evet, insanlar için en önemli unsurlardan birisidir sağlık. Yani hayatta kalabilmek için gerekli olan unsur. Her anlamda sağlığımızın korunması gerekiyor. İşte bize bu manada hizmet verenlerin de öncelikle sağlıklı olmaları lazım. Hem ruhen hem bedenen sağlıklı olmaları gerekiyor. Yani beyinlerinin başka şeylerle meşgul olmamaları, işlerini sakin ve huzurlu bir şekilde yapmaları gerekiyor. Ayrıca görevlerini yaparken güvende olmaları da lazım. Hemen her gün görüyor ya da izliyoruz sağlık çalışanlarına yapılan saldırıları. İşte burada hepimize görevler düşüyor. Sağlık çalışanlarının işlerini zorlaştırmak yerine onlara yardımcı olabilmek. En tepeden başlayalım; Sağlık Bakanı ve Bakanlık yetkilileri, İl sağlık müdürleri ve çalışanları, sağlık kuruluşlarında görevliler vee bizler vatandaşlar olarak onların görevlerini yapmaları sırasında kendilerine yardımcı olmalıyız ki, bizim belki de hayatımızı kurtaracak olan tıbbi çalışmalarını en iyi şekilde yapabilsinler. Bu tabii ki bütün meslek erbapları için geçerlidir ama ön önceliklisi hayat hakkı olduğu için bu çok önemli… Her 14 Mart Tıp Bayramında bu konularda açıklamalar yapılır fakat problemler de devam eder. Onun için biz vatandaşlar olarak da daha hassas olmalıyız diye düşünüyorum. Dün yine Tıp Bayramı kutlandı ve başta sağlık çalışanlarına şiddet konusu başta olmak üzere özlük hakları ve çalışma şartları gibi ana problemleri üzerinde duruldu. İnşallah dile getirilenler en kısa sürede halledilir. Bizim de temennimiz ve ümidimiz böyle olmasında…
Tıp Bayramının ilk kutlamasının 14 Mart 1919’da işgal altındaki İstanbul’da yapıldığı belirtiliyor kaynaklarda… O gün tıp okulu öğrencileri, işgali protesto etti. O dönemin ünlü doktorlarının da destek verdiği protesto, tıp bayramında, tıp mesleği mensuplarının yurt savunma hareketi olarak tarihe geçti. Buradan bir kez daha kutluyorum kendilerini ve hemşehrimiz olan Tıbbiyeli Hikmet’in çok anlamlı bulduğum hayatından bir kesiti (Servet Camgöz’ün paylaşımından) aktarıyorum…
1901 yılında Balıkesir´in Savaştepe Bucağında (O zamanki adı Giresun – daha eski Kiresun) doğan Hikmet Bey, Posta-Telgraf memurlarından Hakkı Bey´in oğludur. Hikmet Bey, İstanbul´da 1919 yılında Askeri Tıp Okulu´nda okumaktadır. Okulun öğrencileri Sivas´ta Mustafa Kemal Paşa tarafından vatanın işgalini önlemek için bir kongrenin toplanacağını öğrenirler.
Mustafa Kemal de “Gençlerin de görüşlerini almalıyız” diyerek Sivas´ta toplanacak olan kongreye 3 öğrencinin ( o zaman sadece İstanbul ´da Tıp Okulu) katılmasını ister. Ancak 9,5 lira yani bir kişinin Sivas´a gidebilmesine yetecek miktarda para toplanabilir. Tıp Öğrencisi Hikmet Bey Sivas Kongresine gönderilir. Hikmet Bey, Sivas Kongresinde ABD veya İngiltere manda ve himaye konusu telaffuz edildiğinde şaşırmış ve çok sert bir tepki göstermiştir. Mustafa Kemal ´in de bulunduğu bir toplantıda tüm delegelere yüksek sesle “Delegesi bulunduğum Türk gençliği beni buraya bağımsızlık yolundaki çalışmalara katılmak üzere gönderdi. Mandayı kabul edemeyiz. Eğer manda fikrini kabul edecek olanlar varsa bunları şiddetle reddeder ve kınarız. Eğer manda fikrini kabul ederseniz sizleri hain ilan ederiz ” demiş ve akabinde Mustafa Kemal´e dönerek aynı coşku ve kararlılıkla; “Paşam siz de manda fikrini kabul ederseniz sizi de reddederiz. Mustafa Kemal´i vatan kurtarıcısı olarak değil vatan batırıcısı olarak adlandırır ve lanetleriz” demiştir.
Herkesin bu kararlı itiraz karşısında şaşkın ve Mustafa Kemal´in tepkisini merak ettiği ortamda Mustafa Kemal Paşa Tıbbiyeli gencin çıkışını çok beğenir, mutlu olmuştur (Bazı kaynaklarda alnından öperek) ve hemen o meşhur cevabı verir:
“Evlat içiniz rahat olsun. Biz azınlıkta kalsak dahi mandayı kabul etmeyeceğiz. Manda da yok, himaye de yok. Parolamız tektir ve değişmez: Ya istiklal ya ölüm.”

BU KONUYU SOSYAL MEDYA HESAPLARINDA PAYLAŞ
ZİYARETÇİ YORUMLARI

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu aşağıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.

BİR YORUM YAZ