ATATÜRK VE AZ BİLİNEN HİKAYELER (Göktuğ ŞEREMETLİ)

Sıtkı Şeremetli

ATATÜRK VE AZ BİLİNEN HİKAYELER
(Göktuğ ŞEREMETLİ)

Amerikalı kadın gazeteci
Niyazi Ahmet Banoğlu anlatıyor:
Bir Amerikalı kadın gazeteci, Atatürk’e:
”İşlerinizde nasıl başarılı oluyorsunuz ? ” diye sormuş ve şu cevabı almıştı:
”Ben bir işte nasıl başarılı olacağımı düşünmem. O işe neler engel olur, diye düşünürüm. Engelleri kaldırdım mı, iş zaten kendi kendine yürür.”

”Büyük geçmiş olsun.”

Atatürk, yurdumuzu ziyaret etmekte olan Yugoslav Kralı Aleksandr ile İstanbul’da Dolmabahçe Sarayı’nda konuşurken, konuk Kral şöyle der:
”Ekselans. Biz Türkleri çok severiz. O kadar çok ki, vaktiyle Cihan harbi’nin sonunda Lloyd George Batı Anadolu’yu Yunanistan’a teklif etmeden evvel bize teklif etmişti. Fakat biz Yugoslavlar, Türkleri çok sevdiğimiz için George’un bu önerisini kabul edip Anadolu seferine çıkmadık.”
Atatürk, Kral’ın bu sözlerine şu cevabı verir:
”Haşmetmeap, evvela bize karşı olan sevginize teşekkür ederiz. Sonra büyük geçmiş olsun! ”

Herkes için lüzumlu bir ihtar…
..
Muzaffer Kılıç anlatıyor:
Erzurum’dan kongre için Sivas’a geldiğimizde, Mustafa Kemal’in karargahı olarak, Sivas lisesini hazırlamışlardı. Paşa, kendisine hazırlanan odaları dolaşırken, yatak odasında, karyolanın arkasında bulunan sarı satırlı atlas yastık gözüne ilişti. Yastığın üzerinde, koyu renk bir ibrişimle işlenmiş şu beyit vardı:
Cihanın cahına mağrur olup incitme insanı. (Dünyanın şaşasıyla gururlanıp incitme insanıları)
Süleman-ı zaman olsan bırakırsın bu eyvanı (Zamanın Süleymanı da olsan bırakırsın bu dünyayı)
Atatürk, yazıyı okuduktan sonra durdu. Mazhar Müfit Bey’i çağırttı. Beyti ona okuttu. Mazhar Müfit:
”Paşa’m, bu sizin için yazılmış değil.” deyince, Atatürk:
”Bu uyarı hepimiz için ve her şey için bir prensip olmalıdır.” cevabını verdi.

Övülmeyi sevmezdi…

Atatürk ne kadar bir asker, komutan, yönetici olsa da; duyguları, sevinçleri, sinir ve neşesi bizden biriydi. Ulusuyla bütünleşme yöneliminin en tipik göstergelerinden biri de şu kısa öyküde belirlenir:
Cumhuriyetin on ikinci yıl dönümü için bir sıra dövizler hazırlanmıştır.
Bunlar içinde şöyleleri vardır:
”Atatürk bizim en büyüğümüzdür.”, ” Atatürk bu milletin en yücesidir.” ”Türk Milleti asırlardır bağrından bir Mustafa Kemal çıkardı.” ‘Atatürk listeyi dikkatle gözden geçirir. Bunlar ve bunlara benzeyenleri çizerek, hepsinin yerine kendini en iyi ifade eden şu satırları yazar:
”Atatürk bizden biridir.”

”Yurdumun toprağı temizdir”

Kral Edward İstanbu’a geldiği zaman, yatından bir motora binerek Dolmabahçe Sarayı’na yanaşır. Atatürk de rıhtımda onu beklemektedir. Deniz dalgalı olduğundan, kralın bindiği motor, sürekli inip çıkmaktadır. İmparator rıhtıma çıkmak istediği bir sırada, eli yere değerek tozlanır.
O sırada Atatürk elini uzatmış bulunduğundan, kral da ona elini uzatmadan önce mendiline silmek ister. Ama Atatürk hemen devreye girer ve:
”Yurdumun toprağı temizdir, o elinizi kirletmez.” diyerek kralı elinden tutup rıhtıma çıkarır.

”Sen hayatında böyle bir ağaç yetiştirdin mi ki keseceksin!”

”Sen hayatında böyle bir ağaç yetiştirdin mi ki keseceksin!”
Bahçe mimarı Mevlüt Baysal anlatıyor:
Atatürk’ün Çankaya Köşkü’ndeki bahçesini yapıyordum. Bir gün Atatürk, yaveri ve ben bahçede dolaşıyorduk. Çok ihtiyar ve geniş bir ağacın Atatürk’ün geçeceği yolu kapadığını gördük. Ağacın bir yanı dik bir sırt,diğer yanı suyu çekilmiş bir havuzdu. Ata,havuz etrafındaki kısma yaslanarak karşı tarafa geçti. Derhal atıldım:
”Emrederseniz derhal keselim Paşam.” Bir an yüzüme baktı, sonra:”Sen hayatında böyle bir ağaç yetiştirdin mi ki keseceksin !’

BU KONUYU SOSYAL MEDYA HESAPLARINDA PAYLAŞ
ZİYARETÇİ YORUMLARI

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu aşağıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.

BİR YORUM YAZ