Annesinin Mektubu Ayda…

Sıtkı Şeremetli

Annesinin Mektubu Ayda…
Şükrü ALNIAÇIK
Depremin üzerinden 3 koca gün geçmişti.
Kurtarma ekipleri 8. kattan 3. kata kadar beton bloklarını delerek inmiş, bu sabah nihayet sıra ikinci kata gelmişti.
Artık dördüncü güne girilmişti.
Ama Ayda’nın babası hâlâ umudunu kesmemişti.
Çünkü, eşini mucizevi bir güvenle seviyordu.
Ve işte şimdi ondan, Fidan hanımdan, kızının annesinden bir mucize bekliyordu.
Felaket çok büyüktü, üzerlerinde tam 7 kat hasır beton, bol miktarda kolon ve kiriş, yer yer sıva tozu ve şimdi de moloz parçaları vardı.
Ama Ayda’nın babası, duruyor duruyor…
“O mutlaka birşeyler yapmıştır… “
Diyordu.
Zaman zaman aralarında depremi konuştukları olur, Fidan hanım çocuklarına deprem olurken nasıl davranacaklarını hiç bıkmadan tekrar tekrar anlatırdı.
“En güvenli yer, beyaz eşyaların hemen yanı”ydı.
Hatta Ayda zaman zaman buzdolabıyla bulaşık makinasının arasına saklanır, annesiyle “depremcilik” oynardı.
Bazen de sevmediği bir yemekten kaçıp, izini kaybettirdiği olurdu.
Annesi Ayda’yı eliyle koymuş gibi dolapla makinanın arkasında bulurdu.
30 Ekim depremi başladığında Ayda mutfakta annesinin yaptığı köfte-patatesi yiyordu. Birdenbire buzdolabı gürültülü bir şekilde üzerlerine doğru yürümeye başladı.
Deprem oluyordu ..
Sekizinci kat, yedinci kat, altıncı kat… Rıza Bey apartmanı hızla yıkılıyordu.
Her saniyede bir kat, bir alt kata iniyor, ölüm hızla yaklaşıyordu.
Annesi bir yandan dolabı tutuyor, bir eliyle de dizine sarılan Ayda’yı makinanın yanındaki yaşam üçgenine sokmaya çalışıyordu.
Fidan hanım, buzdolabını hiç bırakmadı, Ayda’nın yüzde yüz güvende olduğundan emin olmak istiyordu.
Tavan üzerlerine doğru gelirken son bir adım attı. Ayda’nın önünü kapatmak yaşam üçgenini bedeniyle kuşatmak istiyordu.
Ayda, annesinin sorumluluğundaydı ve ne olursa olsun yaşamalıydı.
Kendisi kurtulmasa bile Ayda’nın insanlığa yazılmış bir “mektup” olarak adrese ulaşmasını istiyordu.
Meleklerin kalemiyle yazılmış o mektupda şunlar yazıyordu:
“Ben Fidan… Ayda’nın annesiyim. Onu dünyaya ben getirdim. Ben büyüttüm, çok sevdim…
Birazdan öleceğim, ama ne olursa olsun Ayda’yı size göndereceğim.
İnsan sevgiyle yaşar.
Lütfen insanları sevin.
Müteahhitler, belediyeler, mimarlar ve mühendisler…
Ne olur siz de işinize biraz olsun anne titizliği gösterin!
Ben Ayda’yı kurtarmak için öldüm…
Katilimi görmedim!
Ve bu mektubu, vicdanınıza havale ettim..
Sakın bir daha Ayda’yı üzmeyin…”
Fidan Gezgin
Rahmetle ve minnetle…
Şükrü Alnıaçık
BU KONUYU SOSYAL MEDYA HESAPLARINDA PAYLAŞ
ZİYARETÇİ YORUMLARI

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu aşağıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.

BİR YORUM YAZ