Ahmet Şafak
Yeni kitaplar yeni okurlar

GEÇTİĞİMİZ pazar günü Ankara’da kitap fuarına katıldım. İnsana, kalabalıklara ait her olay bir sosyal vakıa olduğundan fuarda ilgi duyulan kitaplar üzerinden bir toplum tahlili yapmaya çalıştım. Toplumun okuyan kesimi üzerinden bir sosyal eğilim çalışması yapılabilir mi? Elbette yapılır?

Öncelikle fuar kitap içerikli bile olsa biraz da şenlik havasında, panayır hareketliliğinde olması sebebiyle toplumun geniş kesiminin fuarlara ilgi duyduğunu söylemeliyiz. Bu her şeye rağmen sevindirici bir gelişmedir. İşin muhteva boyutuna geldiğimiz zaman gelişmelerin düşündürücü olduğunu belirtmeliyiz.

Yeni kitaplar iç açıcı değil. Bireysel hikayelerin kelimelerle süslenmiş, bilgiden çok duyguya hitap eden sayfaları kitap diye rafları, tezgahları süslüyor. Aradığımız şey bilimsel kitaplar değil. Bilimden geçtik,filmden geçemiyoruz. Tahlil eden, eleştiren, mukayese ve muhakeme eden zihin yerine izleyen, hoşlanan, mutlu olan zihni esas aldığımız zamandan beri kitaplar yalnızlığımızı gideren kozmetik sayfa bileşkesine döndü.

Uzun süredir ki, bu süre 12 Eylül’le başlayan bir süredir, ilmi esaslara uygun bir zihin yapımız yok. Zihnimizi daha çok popüler olaylar meşgul ediyor. Sebepler üzerine vakit ayırmıyoruz. Düşünün ki doktoruz ve hastalıkla meşgul değiliz,sadece belirtilere bakıyoruz; pansumanla yahut kozmetik sonuçlarla ilgileniyoruz.

Kısaca cildimizdeki yaralara makyaj yapmakla meşgulüz. Genel bir durum bu. Sadece ülkemizde değil dünyada da bir boşvermişlik rüzgarı esiyor.

Geçenlerde yazmıştım, bizi mutlu olmak hipnotizması ve sanrısıyla uyutuyorlar. Dede Korkut, ”Oğuzu uyku mahvedecek “ diye ünlüyordu. Ciddi şeylerle ilgilenmemek, müsabaka coşkusuna ehemmiyet vermek ama sebepler üzerine düşünmemek alışkanlığı iyi sonuç vermeyecektir. İyi ki eski kitaplar, eski yazarlar var. İyi ki vaktiyle yazmışlar ve kütüphanelerimizde bulunuyorlar. Biz o yazarların dönemini temsil ediyoruz. Bilgiye,inanca ve değer yargılarına itibar eden yazarların dönemi. İnandıklarını yazan, yazdıklarına inanan yazarlar.

Halkla temastan kaçınmayan fikir adamları. Şöhret peşinde koşmayan, televizyon programlarında yer almak için menajerler tutmayan yazarlar döneminden bahsediyorum. Yazdıkları her dönem okunan, her döneme ışık tutan, sırası geldiğinde işsiz kalan,bedel ödeyen yazarlar. Hangi düşünceye mensup olursa olsunlar böyle yazarların kitapları on yıllar sonra bile ışıldayan meşale niteliğini korur.

Fikirlerini yol arkadaşı olarak görmesem de bu yazarları okumaktan keyif alırım. Yaşar Kemal gibi.. Akçasaz’ın Ağaları nasıl da anlatır Çukurova’daki değişimi, toprağın kanununu, bir yörenin köy-şehir başkalaşımını.. İdris Küçükömer’in Türk siyaseti hakkındaki kestirme görüşlerine eleştirel bakarım, esastan tenkid ederim. Ama “ Düzenin Yabancılaşması “ kitabını hala farklı bir politik bakış olarak değerlendiririm. Kitaptaki tahlillere katılmam ama çabasını dikkat çekici bulurum.

Ziya Gökalp’lerin, Mümtaz Turhan’ların, Erol Güngör’lerin izini arıyoruz. Eskiden üniversitelerimizde hocalarımız kitaplar yazar saygıyla edinir okurduk. Sabri F.Ülgener hocanın “Zihniyet Aydınlar İzm’ler “ kitabı hala başucu eserlerimdendir. Sahi şu an zihniyet dünyamıza ışık tutacak yeni eserler var da ben mi görmüyorum?!! Marksist dünya görüşünü kutsalmış gibi kitaplara serpiştirerek tarihi, ekonomiyi, popüler süreci ve edebiyatı şekillendirmeyi çalışanlara karşı Weber’leri, Sombart’ları, Sorel’leri, Bergson’ları zihin dünyamıza kazandıran kalemleri arıyoruz. Yeni okurlara da muhtacız ; yazarını yetiştirecek olan yeni okurlara..

BU KONUYU SOSYAL MEDYA HESAPLARINDA PAYLAŞ
ZİYARETÇİ YORUMLARI

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu aşağıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.

BİR YORUM YAZ