Darağacı şahitliğinde

Sıtkı Şeremetli

Darağacı şahitliğinde

Cephe cephe gömdüğümüz düşmanın ruhuna bürünüp, rüzgârına yelken açanların memleketi sürüklediği kara gün! 12 Eylül: Türk tarihinin büyük travması…

Suçluyla masumu aynı darağacında ağırlayan adaletin, intihar ettiği gün…

Komünistler saldırdı, Ülkücüler siper oldu ama sağ-sol deyip eşitlediler bu mücadeleyi…

Bu adaletsiz adalet, akılların şirazesini kaydırdı… Kanlı ideolojileri benimseyip memleketin bağrında kavgayı başlatanlar, alkışlarla sahnelere taşındı, barışın güvercini sayıldı… Bu kavgada, memleketi için canını siper edenler de hedefe koyuldu…

Kimse, komünistlerin, Dursun Önkuzu’yu nasıl katlettiğini konuşmadı mesela… Komünistler de, Dursun Önkuzu’ya işkence ettiklerini, ciğerlerini bisiklet pompası ile şişirdiklerini, bununla da yetinmeyip camdan aşağı atarak canice katlettiklerini hiç anlatmadılar… Yine komünistler tarafından Ümraniye’de katledilen ülkücü işçiler, Adana’da katledilen Ülkücü öğretmenler çok konuşulmadı… Unutuldu… Ülkücü şehitler anılmadı, Gün Sazak belki tanınmadı bile… Onlar, sahnelere çıkıp barış türküleri söylediler ve alkışlandılar… Katlettikleri Dursun Önkuzu’ya yakılan ağıtları, alkış sesleri bastırdı ve Önkuzu’nun ardından yola koyulanlar da taşlandı…

Fitilini ateşledikleri kavgaya bir perde çektiler, perdenin önüne sahne kurup kendilerini güzellediler… Katillerini, Çirkin Kral ettiler…

Dikkat edin, yapılan çoğu film ve dizide bariz bir komünist güzellemesi var ve tabi ki hilal bıyıklı, takım elbiseli saldırgan tiplemelerle de suç itelemesi yapıyorlar…

Allah için, vatan için, millet için bu kavgaya girenlerin sahnelerde alkışlanmaya ihtiyacı olmadı, kendilerini güzellemeye de gerek duymadılar çünkü onlar hakiki kahramanlardı…

İşte Ülkücü Hareket’in mücadelesi budur; bu hakikati yaşatma gayreti…

Neredeyse yarım asır geçmiş, kaç 12 Eylül takvim sayfalarından dökülmüş ama hala tutuluyor akıllar. Takvim yaprakları suçlu değil, eylüller kara değil… Zihniyetler kara ve vicdanlar suçlu… Gençliği önce sokaklara ittiler, sonra idam sehpalarında iplerini çektiler. Kim haklı kim haksız karıştı ve tüm suç Ülkücülere yıkıldı…

Ülkücüler; eylüller kadar, takvim yaprakları kadar masum aslında… Yapraklar dökülüyor belki ama yeniden doğmak için…

Ülkücü hareket, bugün hala o günlerin penceresinden, o günlerde şirazesi kaymış adaleti ile yargılanıyor… Hâlbuki bu memleketin her bir ferdinin; idam sehpasına gülerek giden, celladından helallik isteyen, “Ben ölürüm, davam ölmez.” diyerek memleket için şehadeti şerbet diye içen yiğitlere bir vefa borcu var…

Ülkücülerin kavgasını anlamak için Milli Mücadele’yi anmak yeterlidir. Çanakkale Zaferi’nde 57. Alay ne için şehadete koştuysa, Ülkücüler aynı dava için bu kavgada canını siper etti.

***57. Alay’a verilen emir, Ülkücülerin yüreğinde bakidir… ***

BU KONUYU SOSYAL MEDYA HESAPLARINDA PAYLAŞ
ZİYARETÇİ YORUMLARI

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu aşağıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.

BİR YORUM YAZ