HANGİSİ GELDİ ? HANGİSİ….? (Bir Burhaniye hikâyesi) (GökTuğ ŞEREMETLİ)

Sıtkı Şeremetli

HANGİSİ GELDİ ? HANGİSİ….?
(Bir Burhaniye hikâyesi)
(GökTuğ ŞEREMETLİ)
Osmanlı Devleti’nde bir kişinin altı oğlunun olması çok mühimdir. Yıllardır “altı oğlu varmış..”sözü ile ilk karşılaştığım zamanlar şaşırmıştım. O kadar çok hikayede “altı oğul”la karşılaştım ki, acaba bunlar söz birliği mi ettiler diye düşünmüştüm.
Pek çok kişi altı oğlunun olması için uğraşır, çabalıyorlardı. Çünkü altı oğlu olanlar her türlü vergiden muaf tutulurlardı.
Devlet sürekli harplerle tükenen nüfusu dengede tutabilmek, nüfusu kayıt altına alabilmek için böyle bir usul ve muafiyet düşünmüş ve yürürlüğe koymuştu. Erkek nüfus asker demekti. Devletin yaşayabilmesi, ayakta durabilmesi, varlığını sürdürebilmesi için sağlıklı erkeklere, yani askerlere ihtiyacı vardı. Ayrıca altı erkek evladın olması anneler, babalar için bir bakıma sosyal güvence hattâ övünme meselesi idi.
Bu vergi muafiyeti, sanıyorum, 1950 li yıllara kadar bir şekilde devam etti. Altı oğlu olanlar “yol vergisi” vermiyorlardı. Bu nedenle pek çok yerde “altı oğlu” olanlara rastladım. Vergiden muaf olmanın eski zamanların şartlarına göre ne demek olduğunu öğrenince artık şaşırmadım. Durumu daha farklı karşıladım.
Mesela Kepsut’un Hotaşlar köyünden Hacı Mehmet Ağa altı oğlunu birden Çanakkale’ye yollamış. Oğullarında üçü farklı zamanlarda çıkıp gelmiş. Hacı Mehmet Ağa, etrafıyla pek konuşmaz ama durup durup kendi kendine üç parmağıyla da işaret ederek ; “Üçü geldi.. Üçü kaldı..” dermiş.
Birkaç yıl kadar önce Burhaniye’de yaptığım bir konuşmadan sonra, yanıma gelip emekli öğretmen olduğunu söyleyen bir hanım şunları anlatmıştı:
“ Büyük nenemizin altı oğlu varmış.. Babaları çok erken vefat ettiğinden kadıncağız oğullarını pek zor şartlar altında bin müşkülatla büyütmüş..
Baba otoritesinin olmadığı bir evde altı erkek evlat büyütmek gerçekten zordur. Her gün aralarında kavga, her gün bağırış çağırış, her gün kırılan camlar, pat küt çarpılan kapılar, her gün gürültü patırtı evden hiç eksik olmazmış..
Seferberlik ve izleyen çeşitli zamanlarda altı oğul da silah altına alınıp cepheye gönderilmiş. Oğullarda birisi iki sene sonra çıkıp gelmiş..Ben onun torunuyum.. Bir diğeri altı, yedi sene sonra gelmiş.. Nene beklemeye devam etmiş… Birer birer geliyorlar, diye düşünürmüş..
Ama evde ne zaman kapı hızla vurulsa, birisi kapıyı sert bir şekilde çarparak kapasa.. Birileri bir şey düşürüp kırsa, nenemiz irkilir, gözleri parıldar, sevinçle haykırırdı : “Hangisi geldi…? Hangisi geldi..?”
Kim bilir Anadolu’nun hangi köyünde gidip gelmeyen evlatlarını bekleyen kaç ana, kaç baba vardı?
Aradan kırk yıl, elli yıl geçse de hiç büyümeyen evlatlarını bekleyen kimler vardı?
Gittiler ve gelmediler. Ama bir gün mutlaka gelecekler.
Bu vatan için, bu bayrak için, bugün bizim kimseden korkmadan, kimseye boyun eğmeden hür yaşadığımız bu topraklar için gelmediler.
Gittiler ve gelmediler.
Bekleniyorlardı. Kim bilir???
Belki bir gün mutlaka….
(Aydın Ayhan’dan alıntıdır)
BU KONUYU SOSYAL MEDYA HESAPLARINDA PAYLAŞ
ZİYARETÇİ YORUMLARI

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu aşağıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.

BİR YORUM YAZ