VEFASIZLARA İTHAF OLUNUR. PADİŞAH İLE AV KÖPEĞİNİN İBRETLİK HİKÂYESİ 

Sıtkı Şeremetli

VEFASIZLARA İTHAF OLUNUR.
PADİŞAH İLE AV KÖPEĞİNİN İBRETLİK HİKÂYESİ
(Sıtkı ŞEREMETLİ)
Giden istedigi yere gider.Isteyen
fikir ve yaşam şeklini,eski dost
ve dostluklarını,yol arkadaşlarıni
degiştirebilir.Bu kisisel tercihtir.
Ama o kisi bu değişimden sonra
eski yol arkadaslarına hakaret
ediyorsa bu ahlak sorunudur.
×××
Vefa çok önemidir.Vefasız insandan hayır
gelmez.Bakın Ülkücülere;vefa en büyük
zenginlikleridir.
Bir de bu hareketin vefasızları vardır.Şimdi
değişik partilerde arz-ı endam edenler..
Adamı parti yönetiminin en üstüne getirmişsin.
Milletvekil yapmışsın.Bakan yapmışsın.İş
sahibi yapmışsın.
Peki o ne yapmış?
Yetmemiş mevki,makam hırsı.Daha büyük bir
kemik sevdası ile ilkesini,ülküsünü,partisini
terketmiş!
Lanet olsun onlara!…
Hikaye gerçeği benden güzel anlatıyor.
XXX
”Pâdişahın husûsî nazarlarına mazhar olmuş bir av köpeği vardı. Avcılıkta mâhir ve usta idi. Pâdişah, ona son derece değer verir ve her ava çıkışında onu mutlaka yanına alırdı. Tasmasını mücevherlerle süslemiş, ayaklarına altın ve gümüşten yapılmış halkalar ve bilezikler taktırmıştı. Sırtı da sırmalı atlas bir çulla kaplıydı.

Bir gün pâdişah, yine onu yanına almış olduğu hâlde saray erkânı ile birlikte ava çıktı. Tasmanın ipek ipi elinde, at üzerinde vakur bir şekilde ilerleyen sultan, gâyet neş’eli idi. Fakat birden bu neş’esini kaçıran bir şey gözüne ilişti. Çok sevdiği köpeği, pâdişahını unutmuş bir vaziyette başka bir şeyle oyalanmaktaydı. Pâdişah, önce mahzûn olarak elindeki ipek ipi çektiyse de köpek direndi; önündeki kemik parçasını kemirmeye devam etti. Bu hâl karşısında pâdişâh, hayret ve hiddet hisleri arasında haykırdı:

“–Huzûrumda beni unutarak başka bir şeyle meşgûl olmak! Nasıl olur bu?!.” dedi.

VEFÂSIZLIK AFFEDİLEBİLİR Mİ?

Son derece üzüldü. Köpeğinin bu nankörlük, vefâsızlık ve duygusuzluğu ona çok dokunmuştu. Bir köpek de olsa mâzûr görüp affetmek içinden gelmedi. O kadar izzet, ihsân ve ikrâma karşı köpeğinin bir anda hem de bir kemikle kendisini unutması, gönül yaralayıcı ve vefâyı zedeleyici bir tavır olarak aslâ affedilebilecek bir husus değildi. Gazapla:

“–Yol verin şu edepsize!” dedi.

Köpek, bu hiddetin mânâsını kavradı, ancak iş işten geçmiş, yapacak bir şey kalmamıştı. Öyle ki, etrafındakiler pâdişâha:

“–Sultanım, üzerinde mücevher, altın, gümüş ne varsa alalım da öyle bırakalım!” dediklerinde pâdişâh:

“–Hayır! Bırakınız öyle gitsin!” dedi.

Ardından ilâve etti:

“–Bırakınız öyle gitsin! Öyle gitsin de, ıssız, kızgın ve bomboş çöllerde garip, aç ve susuz kalsın; onlara bakarak kaybettiği ikrâm ve lutufların acısını sürekli yaşasın!..”

Cenâb-ı Hakk’ın sayısız nîmetlerinin kadrini bilemeyip basit, fânî ve süflî menfaatlerin peşine takılarak helâk olup giden vefâsız kimselerin hâlini aksettiren bu kıssa ne kadar ibretlidir. Bu hâle düşen kimse, sonunda fânî takıntıların bomboş olduğunu görür, ama her şey bitmiş olur. Hazret-i Mevlânâ buyurur:

“Vefâsızlık, köpekler için bile bir leke ve ayıp olduğu hâlde, sen nasıl oluyor da insan olarak vefâsızlık gösteriyorsun?”

BU KONUYU SOSYAL MEDYA HESAPLARINDA PAYLAŞ
ZİYARETÇİ YORUMLARI

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu aşağıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.

BİR YORUM YAZ