ÜLKÜCÜLERİN İBRET DOLU  HİKAYELERİNİ OKUYUN!….

ÜLKÜCÜLERİN İBRET DOLU  HİKAYELERİNİ OKUYUN!….
————————–————————
ÜLKÜCÜLERİN İBRET DOLU
HİKAYELERİNİ OKUYUN!….
————————–————————-
40 yıllık Ülkücü dostluklar değerlidir.
GERÇEK DOST
(Sıtkı ŞEREMETLİ)
Ülkücülüğün,Ülküdaşlık bağlarının en güzel yanlarından birisi nedir bilirmisiniz?
Ölümüne arkadaşlık sevdasıdır.
Fedakarca yol arkadaşlığıdır.
Birbirlerine karşı taşıdıkları güven duygusudur.
Sıradan sebeplerle dostluklarını bozmama azmidir.
Bakın günümüzde 3-5 günlük-yıllık dostluklar yokken, Ülkücü hareket içinde 40 yıllık dostlukların yaşanabilmiş olması bu dostluğun değerini çok güzel göstermektedir.
Zira o dostluklar geçen 40 yıl içinde nice imtihanlar yaşayarak bugünlere gelmiştir.
Özellikle günümüz genç Ülkücüleri bunu iyi görmelidir.
Bu vesile ile güzel bir dostluk hikayesini sizlerle paylaşmak istedim.
GERÇEK DOST
Babanın biri evladının arkadaşlık yaptığı kişilerin gerçek dost olmadığı sürekli oğluna söyler ama oğlu onu dinlemez ve karşı çıkar.
”Hayır baba, onlar benim en iyi dostlarım” der.
Baba,”Peki” der,” o zaman onların gerçek dostun olup olmadığını test edelim ..”
Oğlu ”nasıl?” der.
Baba,”git bizim koyunlardan birini kes ve parçala ve sonra parçalarını bi çuvala koy ve gel” der.
Oğlu gider babasının dediğini yapar ve getirir.
Sonra babası derki,” şimdi bu çuvali al ve o dostlarına götür; ben birisini öldürdüm ve bu çuvala koydum diyerek yardım iste..”
Oğlu,”Ama baba..” der.
Baba ısrar eder,” eğer gerçek dostun olup olmadığını görmek istiyorsan yap” der
Oğlu gider dostlarından birisinin kapısını çalar ve ”ben birisini öldürdüm ve bu çuvala koydum saklamak için bana yardım et” der.
Ama dostu,”hayır git benden uzak dur başımı belaya sokma” der ve kovar
Sonra ikinci bir dostuna gider ama aynı yanıtı alır.
Ve sonra diğerleri de aynı tepkiyi verince babasına gelir ve ” haklıymışsın baba onlar gerçek dostum değilmiş hiçbiri yardım etmek istemedi der.”
Babası,” sana söylemiştim” der.
Ve sonra derki:” şimdi felanca yere git felanca kişiyi bul ve benim selamımı söyle sonra aynı şeyi ondan iste!..”
Oğlu gider adamı bulur, babasının selamını söyler ve ” amca ben birini öldürdüm ve bu çuvalın içine koydum,bana yardımcı olurmusunuz?” der. Adam hiç düşünmeden,”gel bakalım” diyerek kendi evinin arka bahçesine götürür ve orda bir çukur kazarak çuvalı çukura gömer sonra bütün bahçeye laleler eker ve arka bahçe tam lale bahçesi olur.
Oğlan gelir ve babasına olan biteni anlatır, ”baba o adam bana yardım etti çuvalı arka bahçesine gömdü ve sonra tüm bahçeye laleler ekti der. Babası ” tamam şimdi yine git ve aynı adamı bul herkesin içinde olmadık hakareti yap ve birde tokat at” demiş.
Oğlu şaşırmıştır,” ama baba nasıl olur? O bize yardım etti ama ..”der.
Babası ”sen dediğimi yap” der ve oğlu gider adamı bulur.
Herkesin içinde hakaret eder ve birde adama tokat atar.
Adam gence şöyle bir bakar ve derki;” Oğlum babana selam söyle, ben bir tokata lale bahçesini bozacak adam değilim..”
————————–————————–——–
İŞKENCE VE İŞKENCECİ İLE DALGA GEÇEN ÜLKÜCÜLER
(Sıtkı ŞEREMETLİ)
Ülkücüler 12 Eylül darbesinde Mamak zindanlarında büyük çileler çektiler.Ama yürekleri öylesine iman doluydu ki;asla teslim olmadılar,tam aksine işkencelerle alay ettiler.
Gelin yaşanmış bir hikayeyi birlikte okuyalım.
GARDİYAN ASKER COPLAMAKTAN YORGUN DÜŞTÜ
Ergün Gür hırçın be bıçkın bir delikanlı idi.15 yaşında idi.MHP ve Ülkücü kuruluşlar davasında yargılanırken mahkeme heyeti yaşına inanmamış onu kemik muayenesine dahi yollamıştı.Ergün Gür gözünü budaktan savunmaz,korku nedir bilmezdi.Aynı zamanda işkenceler karşısında da boyun eğmez,adaletsizlik karşısında ölüm pahasına isyankar tavrını hep sürdürürdü.
Mamaktayız..Hava saati..
Hava saati demek,dayak saati demekti.
Tutuklular spor saatinin ardından serbest zamanı değerlendiriyor,volta atıyordu.
Eli coplu gardiyan asker çağırdı Ergün Gür’ü yanına:
-Gel lan buraya!
Ergün gitti gardiyan askerin yanına..
-Uzat elini,dedi Gardiyan asker.
Ergün uzattı elini, beli hizasında havada tuttu.(Kaide böyleydi)Gardiyan asker copla vurmaya başladı eline.
Ülkücüler hüzünle,solcu tutuklular ise hayretle izliyordu olayı..1,3,5,10..Asker gardiyan art arda copu vurdukça vuruyordu.
Ergün Gür isyankar!Ellerine coplar art arda inerken Gardiyan askerin gözlerinin içine bakıyor kin ve nefretle.Adeta ona sessizce küfür ediyor.Durumu Gardiyan asker de anlıyor.Belki üç-beş cop vurup bırakacak ama tüm tutukluların gözleri önünde yaşanan bu sessiz isyanı susturmak için coplamaya devam ediyor.
Gardiyan asker vurdukça Ergün elini bir kez daha uzatıyor.Biz artık dayanamamış ve yüzümüzü başka yöne çevirmiştik.
Ergün direndi..Gardiyan asker vurdu,vurdu..Sonunda ne oldu biliyormusunuz?
Gardiyan asker cop sallamaktan yorgun düşmüştü..Kan ter içinde kalmıştı…Artık bir cop dahi vuracak takati kalmamıştı.
Gardiyan asker yorgunluktan copu tutan elini indirdi.
Ergün Gür ise elini bir kez daha uzattı ve bağırdı:
-Vur..Vur!
Ama dedim ya,gardiyan askerin artık vuracak,kolunu kaldıracak gücü kalmamıştı.
Bu sıradan bir olay değildi.
Bir meydan okumaydı.
Darbecilerin zulmüne karşı sessiz bir başkaldırı idi.
Bu direnişi Ülkücüler Mamak’ta sık sık uyguladılar.
Ve darbeciler gördü ki;
Ülkücüleri hiç bir şekilde susturabilmek,korkutabilmek,davalarından vaz geçirebilmek mümkün değildir!
(Sıtkı Şeremetli’nin ”1980 darbesi ve 12 Eylül Anıları” kitabından alınmıştır.)
NOT:Ergün Gür Mamak’tan tahliye olduktan sonra MÇP Merkez ilçe başkanılığı ve Balıkesirspor Kulüp başkanlığı görevlerinde bulunmuştur.
————————–————————–
”BAŞKANIM, BU ADAMLAR SİZİ İDAM EDECEKLER.BENİM YAŞIM KÜÇÜK.BENİ ASAMAZLAR.İZİN VERİN BÜTÜN SUÇLARI BEN ÜZERİME ALAYIM!..’
(Sıtkı ŞEREMETLİ)
Ülkücülük sıradan bir siyasi faaliyetin mensubu olmaktan çok öte bir dava anlayışıdır.Ve Merhum Alpaslan Türkeş’in dediği gibi,”Ülkücü Ülkücünün öz kardeşidir.”Geçmişte bunun çok güzel örnekleri vardır.Öyle zaman olmuştur ki ”Ülküdaşım ölmesin onun yerine ben öleyim” diye kahpe kurşunlara kendisini siper etmiştir Ülkücü.Öyle gün gelmiştir ki Ülküdaşının özgürlüğü için kendi özgürlüğünü feda etmiştir Ülkücü.
Bugün bazı Ülkücü kardeşlerimin kardeşlik hukukuna uymayan söz ve davranışlarına şahit olunca kahroluyorum
Bu yüzden aşagıdaki anımı belki ders olur düşüncesi ile paylaşıyorum.
YAŞANMIŞ BİR ANI
”12 Eylül dönemi..
Hapishanede akşam saatleri idi.Bahçede yanıma geldi.
-Başkanım seninle biraz konuşabilirmiyiz?dedi.
-Konuşalım kardeşim,dedim.
Birlikte içeri girdik.
Ağlamaklı bir sesle konuşmaya başladı:
-Başkanım.sen dahil pek çok Ülkücü ağabeyim hakkında idam cezası isteniyor.Hepimiz iyi biliyoruz ki,bu istekler haksız,yanlış ve adaletsizdir.Ama korkuyorum ki,bu asılsız,iftira ve işkeneceye dayalı iddialar ile seni ve diğer arkadaşlarımızı mahkum ederek idam edebilirler.Fakat benim yaşım küçük.Beni asmazlar!İzin ver mahkemede isnat edilen bütün suçlamaları ”Bunları ben yaptım”diye kabul edip üzerime alayım.
Düşünebiliyor musunuz?
Anlayabiliyor musunuz böyle bir duygu ve düşünceyi?
12 Eylül yargılamaları sonucu bir süre ceza evinde yatacak ,yargılama sonucu yaş küçüklüğünden dolayı(Bu kardeşimiz o zaman 15 yaşında idi)tahliye olacak.Ama buna rağmen bütün iddiaları üstlenip kendisini feda edecek ve arkadaşlarını,ağabeylerinikurtaracak.
Alnından öperek cevap verdim ona.
-Allah razı olsun aslan kardeşim benim..Ama buna gerek yok.Yapmadığmız işler ile ilgili iddialara biz kendimiz cevap veririz.Gerekirse bedel de öderiz.Sen daha çok gençsin.Senin daha yaşayacak nice güzel günlerin olacak.Hem daha mücadele bitmedi ki..Dışarıda da kavgamızı sürdürecek genç kardeşlerimize ihtiyacımız var.Ama yine de böyle düşündüğün için sana teşekkür ediyorum.Hiç merak etme Cenab-ı Allah bizim yardımcımızdır ve ancak Allah’ın dediği olur.

(Sıtkı ŞEREMETLİ’nin ”1980 darbesi ve 12 Eylül anıları” kitabından alınmıştır)

 — Sıtkı Şeremetli YazılarSitki

BU KONUYU SOSYAL MEDYA HESAPLARINDA PAYLAŞ
ZİYARETÇİ YORUMLARI

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu aşağıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.

BİR YORUM YAZ