TANKLA,TÜFEKLE,ZİNDANLARLA ,DARAĞAÇLARI İLE ÜLKÜCÜLERİ YILDIRAMADILAR!.. (Sıtkı ŞEREMETLİ)

Sıtkı Şeremetli

TANKLA,TÜFEKLE,ZİNDANLARLA
,DARAĞAÇLARI İLE ÜLKÜCÜLERİ
YILDIRAMADILAR!..
(Sıtkı ŞEREMETLİ)

Milliyetçi Hareket’in mazisi çile doludur.Gün gelmiş hain Komünist kurşunlarına hedef olmuşlar;gün gelmiş işbirlikçi,darbeci zalimler tankları ile yürümüşlerdir Ülkücülerin üzerine..Cezaevlerinde çile çekmişler,dar ağaçlarında şehadet şerbeti içmişlerdir şanlı Ülkücüler.Ama yılmamış,yıkılmamış haklı mücadelelerinden asla vazgeçmemişlerdir.Ne mutlu böyle şanlı bir davanın mensuplarına.. —

(UNUT MAMAK)
12 EYLÜLE DİRENEN YİĞİT ÜLKÜCÜLERİ
MİNNET VE ŞÜKRANLA ANIYORUZ
12 Eylül 1980..Sabaha karşı 03.00
Tanklar Ankara sokaklarında dolaşmaya başladı.Siviller sokaklarda yerini askeri üniformalara bıraktı.Kenan Evren komutasında asker ABD güdümlü darbe yapmıştı.Türkiye günler süren bir zulüm döneminin başlangıcında idi.

DARBEYE SEBEP OLARAK ANARŞİYİ GÖSTERDİLER AMA..

Komuta konseyi darbeye neden olarak ülkede yaşanan anarşiyi sebep olarak göstermişti.Halbuki Türkiye’de yaşanan darbenin de sebebi,kışkırtıcısı zaten darbecilerin bizatihi kendileri idi.Zaten darbenin lideri Evren de bir basın toplantısında açıklamış ve ”Müdahale için niçin bu kadar beklediniz?”sorusuna,”Şartların olgunlaşması için bekledik”cevabını vermişti.Ve bu arada Türkiye’de binlerce genç daha öldürülmüştü.Öte yandan bu darbe tamamen bir ABD uygulamasıydı.Nitekim Türkiyedeki darbe ,zamanın ABD başkanına.”Bizim çocuklar Türkiye’de yönetime el koydular”şeklinde duyurulmuştu.

TÜRKİYE’DE ANARŞİNİN GERÇEK YÜZÜ

1970’li yıllarda Türkiye’de anarşi her geçen gün artarak büyüdü.Bugün artık herkes çok iyi biliyor ki, anarşi dış kaynaklı idi.İki kutuplu dünyada Kapitalist BATI(ABD)ve DEMİRPERDE (RUSYA)ülkeleri devletleri alabildiğine egemenliği altına alabilmek için çatışıyor bunun içinde ülkelerin özellikle gençlere dayalı iç unsurlarını kullanıyordu.O dönemde Türkiye’de Kapitalist model savunucuları yönetimde, Rus (vb.) hegomonyasını savunan Marksist-Leninist-Maoist örgüt(cinayet örgütleri) ve militanlar ise sokaklardaydı.
TÜRKİYE’DE SOL İŞGAL YAŞANIYORDU
Sol örgütler ihtilal peşindeydi.Silahlı halk ihtilali ile Türkiye’yi Rusya-Çin sömürgesi bir ülke haline dönüştürmeye çalışıyorlardı.Fabrikalar,sokaklar,üniversiteler sol (Marksist-Leninist-Maoist)işgal altındaydı.Öte yandan ülkeyi yöneten aciz hükümetler de bu bölünme hareketlerini çaresizce seyrediyorlardı.

TÜRK MİLLİYETÇİLERİ-ÜLKÜCÜLER

Madalyonun öteki yüzünde Türk Milliyetçileri-Ülkücüler vardı.MHP’nin siyasi görüşü etrafında birleşmiş Türk Milliyetçileri-Ülkücüler Alpaslan Türkeş’in önderliğinde Türkiye’nin Milli değerlerini ve varlığını savunuyorlardı.Devletin aciz,güvenlik güçlerinin çaresiz kaldığı böyle bir ortamda Ülkücüler Milli bir mücadele verdiler.Ülkeyi bölmeye çalışan tüm güçlere karşı amansız bir direniş gösterdiler.Ve bu yüzden, 1970’li yılları sonunda,Türkiye’yi savunan yegane güç haline dönüşen Ülkücülere karşı bölücü Sol örgütler adeta katliama başladılar.Hergün acımasızca onlarca Ülkücüyü şehit ettiler.

SAĞ-SOL KAVGASI DEĞİL ÜLKENİN VARLI -YOKLUK KAVGASI YAŞANDI

Darbe yönetimi, kasıtlı olarak engellemediği bu olaylara ”Anarşi”,duyarsız bir kısım mihraklar ise ”Sağ-Sol”kavgası diyerek bu gerçeklerin üzerini örtmeye çalıştılar.Halbuki gerçekler böyle değildi.Türk Milliyetçileri-Ülkücüler hiç bir zaman Anarşi ve terörü metod olarak seçmemiş ama Milli duruşlarından dolayı sürekli anarşi ve terörün hedefi olmuşlardır.Ülkücüler,”Ne ABD,ne Rusya,ne Çin..Herşey Türklük için”diyerek Türkiye’nin bağımsızlığını yitirmeden özgür bir ülke olarak kalabilmesi,yaşayabilmesi için mücadele etmişlerdir.

”BİR SOLDAN,BİR SAĞDAN ASIYORUZ”

Gerçekler böyleyken ABD yanlısı Darbe yönetimi sözüm ona ”Denge ve tarafsızlık”adına Türkiye’yi yıkmaya çalışan örgütlerle Türkiye’nin bağımsızlık ve varlığını korumaya çalışan Ülkücüleri aynı kefeye koyarak bizzat kendi dışa bağımlı ihanet gayretlerini de açığa çıkarmıştır.Hatta öylesine ileri gitmiştir ki, idam cezalarını vahşice uygularken bile ”Bir soldan,bir sağdan asıyoruz”deme alçaklığını göstermiştir.

İŞKENCE VE 12 EYLÜL

12 Eylül sabahında Kenan Evren başkanlığındaki Darbe yönetimi daha önceden hazırladığı programı uygulamaya geçirerek on binlerce Ülkücüyü tutuklamıştır.Özel kurulan işkencehanelerde Ülkücüler vahşet derecesinde işkencelere tabi tutulmuştur.”

”BİR İNSANA ZULMEDEN BÜTÜN İNSANLIĞA ZULMETMİŞ GİBİ OLUR”
Yeni nesil gençler Ülkücülerin neler yaşadığını bilmiyor.Ama bilmeleri gerekir.12 Eylül darbe döneminde Ülkücülere yapılan işkence ve zulmün iyi bilinmesi gerekir.Bu çile ve fedakarlıklar bilinmeden Ülkücü ve Ülkücülük hakkında hüküm verilemez..

FALAKA,FİLİSTİN ASKISI,ELEKTİRİK BAŞTA OLMAK ÜZERE HER TÜRLÜ İŞKENCEYİ UYGULUYORLARDI.ÜLKÜCÜ GENÇ,”ALLAH..ALLAH..”DİYE BAĞIRDIKÇA,İŞKENCECİLER DE “BURADA ALLAH YOK,BİZ VARIZ,ALLAH İZİNDE”DİYORLARDI ŞEREFSİZCE GÜLEREK.
.
12 Eylül darbesi olmuştu.
Ülkücüler tek tek tutuklanarak göz altına alınıyordu.
Sözde güvenlik güçleri! adaleti aramıyorlardı.
Sorgu odalarından geçiriyorlardı Ülkücüleri tek tek..
Tek arzuları vardı:Ülkücülere zulmetmek,Ülkücüleri suçlu gibi göstermeye çalışmak..

ÜLKÜCÜ GENCE NASIL İŞKENCE YAPTILAR?

Sordukları sorulara istedikleri cevapları alamayınca yere yatırdılar.Gelişigüzel yumrukluyorlardı.Kalın bir bağ ile ellerinden,boynundan ve karın bölgesinden sıkıca bağladılar.Vücudunun üst bölgesini hareket ettirebilmesi mümkün değildi.Bir başka bağ ile de ayaklarından tavana doğra bağladılar.
Bu kadarı bile büyük acı çekmesi için yeterli idi.
Ama onlar(İşkenceciler) bu kadarını yeterli bulmadılar.
Çelik coplar ardı ardına yukarı doğru dik duran ayaklarının altına inmeye başladı.
Vuruyor,vuruyor,sürekli vuruyorlardı..
Dayanmak elbetteki çok zordu.
Ama o dayanmak zorunda idi.
EN ESKİ İŞKENCE METODU FALAKA
Aradan yarım saat geçti.Ayaklarının altı şişmiş artık hiç bir şey hissetmez olmuştu.
İşkenceciler profesyoneldi.Bu işi çok iyi biliyorlardı.Nitekim falakayı durdurdular ve onu çözdüler.Yere su döküp burada sürekli zıplayarak hareket etmesini istediler.
Bu,ayaktaki şişliğin(coptan kaynaklanan)inmesini ve ayağın yarılıp kanamasını önlerdi.
Öyle ya,ayakta bir yara olursa işkence nasıl devam ederdi?
Ya da bu durum daha sonra alınması muhtemel bir işkence raporunda onlara zarar verebilirdi(Gerçi rapor alma imkanı falan da yoktu.Ama kendilerince böyle bir tedbir alıyorlardı.)
Sonra tekrar yatırıp bağladılar.Bir süre ellerindeki cop ile ayaklarının altına küçük darbeler indirdiler.Bunu ayaktaki şişliğin daha kısa zamanda inmesi için yaptılar.
Ve yine art arda coplar inmeye başladı ayak tabanlarına.
Bu da bir saat kadar sürdü.
Falaka sonunda yeniden çözdüklerinde yürüyemiyordu.
Dört kişi kucaklayıp günlerdir kaldığı hücreye bıraktılar

TÜRKEŞ BEYİ SUÇLA KURTUL

Karanlıkta kapı aralığından sızan ince ışıkta ayaklarına baktı.Gerçekten çok şişmişti.Öte yandan büyük acı duyuyordu.O gece ve ertesi gün öğle saatlerine kadar acı içinde kıvrandı durdu.
Bu işkenceler yaklaşık bir hafta sürdü.
Sürekli pişmanlık duyduğunu,mensubu olmaktan gurur duyduğu Ülkü Ocakları ve MHP’nin devleti ele geçirmeye çalışan bir terör örgütü olduğunu ve Alpaslan Türkeş’in bu örgütün başı olduğunu söylemesini istiyorlardı.Tabi öte yandan da işlenmiş ya da işlenmemiş pek çok faili meçhul olayın kendi adına ya da arkadaşları adına failliğini üstlenmesini istiyorlardı.

DİĞER İŞKENCE METODLARI

Dedik ya işkenceciler profesyoneldi.
Bir haftanın ardından diğer metodları uygulamaya başladılar Ülkücü gence..
Onlar da şöyleydi:
FİLİSTİN ASKISI’na astılar.Bu insanlık tarihinin çok eskiden beri bilinen en vahşi işkence metodlarından birisiydi.Ellerini arkadan bağlayıp koltuk altlarından duvara astılar.Dakikalarca,saatlerce Filistin askısında Ülkücü genç inim inim inlerken işkenceciler karşısına geçip alçakça güldüler,kahkahalar attılar.
ELEKTİRİK verdiler.Tekrar tekrar işkence odasına aldılar.Kuru ve kalın zemine yatırdılar.Önce elinin küçük serçe parmağına bir kablo bağladılar.Aynı kablonun diğer ucunu ise erkeklik uzvuna bağladılar.Ve kabloların bağlı olduğu manyetoyu yavaş yavaş çalıştırdılar.
İşkence gören gencin tüm vücudu verilen elektirik ile sarsılıyor,titriyor ve büyük bir acı yaşıyordu.Verilen elektirik elbetteki öldürücü değildi ama verdiği acı dayanılmaz ölçülerde idi.
Ve işkenceciler,acı çeken genç feryad ederken yine kahkalarla gülüyorlardı.
Ülkücü genç acı içinde feryaT ediyordu:
“ALLAH..ALLAH..”
İşkenceciler de cevap veriyordu:
“Sus ulan İb.. Allah 5 gün izine gitti.Burada Allah yok biz varız..”(Tevbe haşaa)
30 gün boyunca bu işkenceler aralıksız devam etti.
(SITKI ŞEREMETLİ’NİN -12 EYLÜL ANILARI- KİTABINDAN ALINMIŞTIR)

BU KONUYU SOSYAL MEDYA HESAPLARINDA PAYLAŞ
ZİYARETÇİ YORUMLARI

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu aşağıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.

BİR YORUM YAZ