RUHİ KILIÇKIRAN’I VURANLARLA, BAŞBUĞ’UN KAPISINI KIRANLAR AYNI ADAMLARDI

Sıtkı Şeremetli

RUHİ KILIÇKIRAN’I VURANLARLA, BAŞBUĞ’UN KAPISINI KIRANLAR AYNI ADAMLARDI
(Şükrü ALNIAÇIK)
4 Ocak 1968’de CKMP (1969’da MHP) Gençlik Kolları üyesi Osmaniyeli Ruhi Kılıçkıran’ı vuranlarla, 20 Şubat 2015’te Ülkü Ocakları Ege Üniversitesi Başkanı Fırat Yılmaz Çakıroğlu’nu vuranlar, aynı adamlardı.
Aradan geçen 47 yılda Türk Milliyetçileri, MHP’yi ve Ülkü Ocakları’nı kurmuş, milletten aldıkları gücü doğru bir siyasi istikamette kullanarak Türkiye’yi:
– Bir iftar vakti bir üniversite yurdu kantininde bölücü komünist nutuklar atılabilir olmaktan çıkarmış,
– Müslüman Türk Milletinin sandıkta iktidar fırsatı vermediği darbecilerin anarşi ve terör baskısıyla bölgesel veya ulusal iktidar üretme imkanını ortadan kaldırmış,
– Merkez-Sağ iktidarı tankla veya sokakla tehdit eden bölücü-mezhepçi- sosyalistlerin heveslerini kursağında bırakmıştır.
Karşıdaki derin cephenin bu dönemdeki en büyük merakı ve arzusu ise Alparslan Türkeş’in tesis ettiği bu muazzam Ülkücü hareketi bölmek, etkisiz kılmak, karalamak ve yok etmek olmuştur.
Bugün “Ruhi bizim ilk şehidimiz” … “Fırat’a nasıl kıydınız?” Diye ağıtlar yakan, veya bir zamanlar bu edebiyatı yapmış olan Ülkücülük iddiasındaki insanlara teşkilat:
– “Rambo ol 3600 şehidin intikamını al” demedi!
– James Bond ol, 3600 cinayetin failini bul demedi!
– Pasteur ol, bu Allahsız katilleri kudurtan mikrobun aşısını bul demedi..
“Ayrılma sürülürsün!”
“Bölünme kırılırsın!” dedi..
“Gitme, üzülürsün!” dedi.
“Nöbette kal, sen herkes değilsin, Ülkücüsün!” dedi.
Sen ne yaptın?
Denizin ortasına doğru uçan karga ne yaptıysa onu yaptın!
Hâlâ da “gak” diyorsun!..
Akşamdan beri Ruhi Kılıçkıran’ın 77 yaşında İzmir’de eceliyle ölen katili Zülküf Şahin’in kimliğini inceliyorum.
Ankara Hukuk Fak. 8. sınıf öğrencisi(!) Zülküf Şahin TİP’liydi.
Öcalan ve Perinçek gibi o da Fikir Kulüpleri Federasyonu üyesiydi.
FKF’nin adını Halkevleri Başkanı emekli Albay Kadri Kaplan Dev-Genç olarak değiştirmişti.
MBK üyesi darbeci Albay ve tabii senatör Kadri Kaplan 1967’den 1977’ye kadar Halkevleri Genel Başkanlığı yaptı.
1977’de darbeci Albay, Halkevleri Genel Başkanlığını, bir başka MBK üyesi Darbeci Albay Ahmet Yıldız’a kaybetti.
Dev-Sol’un desteklediği Ahmet Yıldız, kongreyi, silahlar zulada, sandalyeler havada uçuşurken kazanmıştı.
Halkevleri, 1932’de Türk Ocakları’nın yerine kurulmuş, ideolojik çizgisi bozulunca, 1951’de Menderes tarafından kapatılmış, 1963’te 27 Mayıs Cuntası tarafından tekrar açılmıştı.
70’lerde Halkevleri Genel Merkezi, Suphi Karaman dahil, 13 Kasım 1960’ta Türkeş’in kapısını kırarak 14’leri yurt dışına süren subaylarla doluydu.
Bunlar, Perinçek’in ve Hasan Cemal’in de içinde olduğu 9 Mart Cuntasının yani “yüz işçi yerine bir Albay” diyen Doğan Avcıoğlu’nun yolundan gidiyordu.
Halkevleri şube sayısı 1978’de 1000’i aşmıştı ve bu tarihte Ülkücü şehit sayısı da üç basamaklı sayıların üzerine çıkmıştı.
70’leri yaşayanlar bilir, Halk evleri, her türlü fraksiyon ve hücre evinin “legal” buluşma noktasıydı.
Bakırköy Halkevi’yle aynı cadde üzerindeki MHP İlçe Başkanlığı binasının üçüncü ve beşinci katları “YOK”tu!..
İlçe 3’ten 5’e taşındıkça taranmış, yakılmış, bombalanmış, binanın karkası kalmıştı.
Yani, Başbuğ’u Hindistan’a sürenlerle Ruhi’yi sırtından vuranlar, 3600 şehidin kalemini kıranlarla PKK’yı kuranlar ve Bekaa’da- Kandil’de onunla tokalaşanlar hep aynı adamlardı.
Bizim yapmamız gereken adamcılık, madamcılık değil, teşkilat disiplinine ve siper nöbetine sadık kalmaktı.
Çünkü onları varlığımız korkutuyor, disiplinimiz caydırıyordu.
Tek bir taş atmadan üç hilali dalgalandırmak bile düşmana yetiyordu.
Başbuğ’un Türk Milliyetçilerine biçtiği birinci tarihî rol buydu.
Ülkücüler, 8 yıl gecikmiş olarak sokağa ve kampüse çıkarak, Darbecilerin beşinci kolunu kıran tarihi kahramanlardı.
Özellikle 2000’lerde aşırı hareketlerin, kahramanlığın lüzumu yoktu. Çünkü bu elli yıllık “birinci devre”de zaferin yolu, birlikten, sadece ve sadece teşkilat disiplininden geçiyordu.
Tankların, masonların ve FETÖ tipi sızmaların egemen olduğu bir sistemde, parlamento yoluyla hükümet olmanın Turan’a Kızılelma’ya bir faydası yoktu.
Göremedik..
Şehitleri anmak kadar onları anlamının önemini anlatamadık
Kolay olanı yaptık..
Zoru yapsak zaten biz de şehit olurduk.
Allah nasip etmedi.
İşte böyle,
Yazar olduk!.
BAŞTA İLK ÜLKÜCÜ ŞEHİDİMİZ RUHİ KILIÇKIRAN OLMAK ÜZERE,
TÜM ŞEHİTLERİMİZE RAHMETLE, MİNNETLE…
RUHLARI ŞAD MEKÂNLARI CENNET OLSUN.
Saygıyla…
BU KONUYU SOSYAL MEDYA HESAPLARINDA PAYLAŞ
ZİYARETÇİ YORUMLARI

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu aşağıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.

BİR YORUM YAZ