Pınar Gültekin son olsun

Sıtkı Şeremetli

Pınar Gültekin son olsun

(Orhan KARATAŞ)

Muğla’nın Ula ilçesinde yaşayan üniversite öğrencisi Pınar Gültekin cinayeti, daha önce benzer cinayetlerde olduğu gibi Allah korkusu bilen, vicdan sahibi olan herkesi kahretmiştir. Her cinayet sonrasında infiale kapılıyoruz, tedbir alınmasını istiyoruz, konuşuyoruz, tartışıyoruz, sonra her şey kaldığı yerden devam ediyor. Bu cinayet, daha fazla vakit geçirmeden artık mutlaka bir şeyler yapılması gerektiğini net olarak ortaya koymuştur. Pınar Gültekin cinayetinin son olmasını diliyor ve istiyoruz, ama eğer tedbir alınmazsa bu dileğimizin havada kalacağını da biliyoruz.

KANUN TAM OLARAK UYGULANMALI

İşin ceza tarafı önemlidir ve yeni bir değerlendirme yapılması şarttır. 6284 sayılı Ailenin Korunması ve Kadına Şiddetin Önlenmesine Dair Kanun’un eksiksiz ve tam olarak uygulanması ve eğer ihtiyaç olursa yeni düzenlemeler de yapılması kaçınılmaz bir hal almıştır. Kadın cinayetlerinde hiçbir şekilde hukuki boşluk bırakılmamalıdır. Diğer taraftan ivedilikle bu hale nasıl geldiğimizi, bu kadar sapkınlığın nasıl zemin bulduğunu ve bütün bunların temelini oluşturan toplumsal çürümeyi durdurmak için neler yapılabileceğini çok yönlü olarak masaya yatırmak ve tedbir almak gerekiyor. İşin bu tarafını da her zaman konuştuk, ama bugüne kadar hiçbir şey yapılmadı.

CEZALAR CAYDIRICI OLMALI

Suç ve ceza dengesini doğru kurgulamak ve caydırıcılığı sağlamak işin başka bir boyutudur. Şartlı tahliye düzenlemesi sırasında kadına şiddet ve çocuk istismarı başta olmak üzere kamu vicdanını rahatsız edecek suçların kesin olarak kapsam dışında bırakıldığını bir defa daha ve altını çizerek hatırlatalım. Bırakın bu canilere herhangi bir kolaylık sağlamayı; tam tersine cezaların daha da ağırlaştırılması gerektiği kamuoyunun ortak kanaatidir. Nitekim Sayın Devlet Bahçeli, daha önce benzer suçlarla ilgili kanaatini kamuoyu ile paylaşmış ve “İdamsa idam, ceza ise en ağır ceza, tecritse tecrit, gereği her neyse her sorumluluğu üstleneceğiz” demiştir.

MEDENİYETİMİZE SALDIRI

Sayın Bahçeli, Pınar Gültekin cinayeti ile ilgili açıklamasında da meselenin ağırdan alınacak hiçbir yanı olmadığına dikkat çekmiş ve sadece bir mazlumun katledilmediğini, aynı zamanda medeniyetimize, kültürümüze, inancımıza, insanlık değerlerimize büyük bir saldırı yapıldığını belirtmiştir. Kadınlara yönelik şiddet ve cinayet vakalarının artış göstermesinin toplumsal huzurumuzu boğazladığını söylemiştir. Toplumsal ruh halimizin endişe verdiğinin altını çizmiş, yalnızca kanuni tedbirlerle değil, ahlaki, manevi, ekonomik, sosyolojik ve psikolojik önlem ve önerileri de devreye almanın şart olduğunu açıklamıştır.

TOPLUMUN FREN SİSTEMİ

Tespiti doğru yapmak zorundayız. Toplumsal çürüme, tahmin edilenden çok daha büyüktür ve yakıcı sonuçlar vermekte, tahammül sınırlarını zorlamaktadır. İnsanın kanını donduran, dehşete düşüren olaylara neredeyse her gün şahit oluyoruz. Kadına şiddet, çocuk istismarı, cinsel saldırılar çok vahim boyutlardadır ve bu acı tablo devletin resmi rakamlarına da yansımaktadır. Daha önceki yazılarımda da belirttiğim gibi, bütün din adamları, cemaat liderleri, üniversiteler, sosyologlar, psikologlar ve topluma yön veren her kim varsa herkese büyük görev düşüyor. Artık susarak, geri çekilerek bir yere varamayız. Toplumun fren sistemlerini onarmak ve işler hale getirmek şart olmuştur. Hukuk, ahlak, iman, aile, vatan sevgisi, kariyer, arkadaşlık, vatandaşlık sadece kâğıt üzerinde kalmamalı ve gerçek anlamlarını bulmalıdır. Bir insanın hukuka inancı kalmamışsa, ahlak endişesi bulunmuyorsa, imanla ilişkisini koparmış ve yanlışlarının maskesine dönüştürmüşse, aile yerle bir edilmişse, toplum içinde bir saygınlık yoksa, mesleki bir beklenti kazanılmamışsa, arkadaşlık sadece menfaat paylaşımıyla sınırlanmışsa, vatan ilgi alanı dışındaysa her şey bitmiştir. Böyle bir insanı kim ve ne durdurabilir? Yaşadığımız korkunç olayların faillerinin ortak noktası bütün bu değerlerle ilişkilerini tamamen kesmiş olmaları değil midir?

İSTANBUL SÖZLEŞMESİ İYİ DÜŞÜNÜLMELİ

Bu mesele siyaset alanının dışında tutulmalıdır. Kimse bu cinayetler üzerinden bir siyasi değerlendirmeye girmemelidir. Bu sorun hepimizindir. Bu cinayetler karşısında sarsılmayan, üzülmeyen, kahrolmayan insan için zaten söylenecek bir şey kalmamıştır. Hiçbir bahane kabul edilemez. Bu vesile ile son günlerde tartışmaları öne çıkan ve Türkiye’nin taraf olduğu İstanbul Sözleşmesi’ni kaldırıp kaldırmamanın mutlaka iyi düşünülmesi gerektiği anlaşılıyor. Sayın Bahçeli de, bu sözleşmeye ihtiyaç olup olmadığını, ne getirip ne götüreceğini objektif kriterler çerçevesinde ele almak gerektiğini, kadın cinayetinin engellenememesi durumunda hepimizin sosyal maliyeti yüksek bir çığın altında kalacağımızı kamuoyu ile paylaşmıştır.

Kamuoyunda duyarlılık yüksektir, ancak bu yetmiyor. Mutlaka daha kararlı hareket etmek ve suça çanak tutan, suçluyu imal eden her türlü ortam ve bahaneyi ortadan kaldırmak gerekiyor. Umarız ve dileriz, bu defa yazılan ve söylenenler kâğıt üzerinde kalmaz ve kadına yönelik şiddetin durdurulması için çok daha ileri ve caydıran ve sonuç veren tedbirler alınır.

BU KONUYU SOSYAL MEDYA HESAPLARINDA PAYLAŞ
ZİYARETÇİ YORUMLARI

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu aşağıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.

BİR YORUM YAZ