Burada birkaç husus dikkatimi çekiyor.

Dostlarla paylaşayım istedim.

“Sosyal Medya”yı “Siyasal Medya” olarak kullanma eğilimindeyiz.

Tamam…

Siyasi problem çok, kimse de haksız değil…

Önce parti içi, sonra partiler, hatta ittifaklar arası mücadele vardı ve biz de mevziyi terk etmek istemiyorduk.

Bunu da anlıyorum.

Ancak bunun şu tür mahzurları var:

1-  İnsan sosyal ve medeni bir varlık. Ve biz böyle “homo-politicus” olmayı Ülkücülük sandıkça çevremize, yani fikirlerimize saygı beklediğimiz kesime bir Ülkücünün veya MHP sempatizanının ne kadar insan, ne kadar sosyal ve ne kadar medeni olduğu konusunda  yeterli fikir veremiyoruz.
Hani “içimiz dışımız siyaset oldu” derler ya. Tam da öyle!..

Oysa “dava bu hemşerim işine gelirse!” söylemi yeni kuşaklara hitap etmiyor.

“Ne yani çiçek-böcek mi paylaşalım?” diyenleri de gayet iyi duyuyorum.

Varsın biz silahımızın namlusunu soğuturken atış talimlerine yeni başlayan arkadaşlar bize “Ama olur mu hocam? Burası boş bırakılır mı? Sosyal medya çok önemli!…” diye ahkâm kessinler. Hatta gidip sağda solda aklımıza değer biçsinler!

Ben de tam bu sebeple konuşuyorum zaten!

Doğru iş yapalım. Sabah akşam, tekrar tekrar, birbirimize birbirimizi anlatmayalım.

2-  Şimdi herkes benzer şeyler yapınca bu sefer: “Bir adım ileri gideyim, en keskin lafı ben edeyim, kapak yapayım, bomba atayım!. “  derken maazallah koca koca adamlar insanlıktan çıkıyoruz!..

Sonra ne oluyor?

Kimse kusura bakmasın karşımızda Apo’dan Feto’ya, Frederic Barbarossa’dan Hasan Sabbah’a kadar herkes var!..

Biz burada birbirimize daha etkili laf sokmayı “mücahede” sanıyoruz.

Yahudi’yi kendimize güldürüyoruz.

Türk çocuğu senelerdir birbirini yiyor, sıra öz kardeşlere kadar geldi.

Siz hiç birbiriyle kavga eden iki Yahudi gördünüz mü?..

Ne olacak peki?

Gelin tarih, coğrafya, müzik, spor, bilim teknoloji…

Hatta varsın çiçek, böcek paylaşalım…

Tabii ki kendi ölçütlerimizi, değer yargılarımızı koruyalım. Ama bir tür kamplaşmayla, gettolaşmayla, dünyadan soyutlanmayalım.

Tabii ki Sayın Genel Başkanın, Teşkilatın ve Merkezî yayınların beğeni ve paylaşım sayısını yüksek tutmak için elimizden geleni yapalım.

O bir vazife zaten.

Ama gönülleri kazanmak istiyorsak, lütfen insani yönümüzü, kişiliğimizi, sosyal zevklerimizi, hobilerimizi ve estetik değerlerimizi de ortaya koyalım.

En azından bunu yapanları yadırgamayalım.

Maazallah Emin Oktay Tarihî gibiyiz.

Varsa yoksa savaş – antlaşma – ayaklanma!..

‘Kültür ve Uygarlık”ta bile en başta “Devlet Yönetimi!..”

Sebep? Emin Oktay’ın idolü Hammer amca onu merak etmiş de ondan!

Ben Eğitimciyim, psikoloji, pedagoji bilirim.

Bıktı çocuklar…

Z kuşağı dijitale kaçtı. Yavuz diyorsun Havuz anlıyor!.

Ben Tarih dersini de hiç böyle donuk ve sıkıcı anlatmadım. Gitmez çünkü…

Tarih sevgisi olmadan Milliyetçilik olmaz.

Kardeşim bu Osmanlı’nın hiç mi, Çini’si, Ebrûsu Hattatı, Nakkaşı, Sedefkârı, Mimarı, Ressamı, Mimar Sinan’ı yok?

Ney’i- Neyzeni, Semah’ı- Semâzeni…

Kalesi, mahzeni, merdiveni?.

Muhteşem bir miri arazi sistemi?..

Bizim ideolojik argümanımız, “sen kötüsün ben iyiyim”den mi ibaret?

Asabileştiğimizin, şurada iki kelam edeceğiz derken sinir sahibi olduğumuzun farkında mısınız?

Siyaset kurumunun seçilmiş veya atanmış, temayüz etmiş görevlileri var. Onlar tabii ki görevlerini fazlasıyla yapacaklar.

Biz de “MHP Bilgi”, “MHP Sosyal”, “Türkgün”, “Etik Haber” gibi kaynakları sistematik olarak paylaşacağız.

Ondan sonra da kişisel- sosyal- kitlesel cazibeyi oluşturmaya çalışacağız.

Aksi takdirde, bu Facebook algoritması içinde zaten en baba yazılar 500 okunurken en güzel fikirlerin bir parlak filtreli göğüs dekoltesine mağlup olması işten bile değildir.

Lütfen değiştirelim şu sosyal medya kullanım şeklimizi…

Taş dövüşüyle biten şu mahalle maçına biraz ara verip, Twitter meydanına çıkalım. Orada milyonluk cazgırlar  var.

Bizim burada bir ayda yaptığımızı iki Tweette bozuyorlar!.

Sosyal medyaya cenk etmek için değil, bilgilenmek, kültürlenmek veya eğlenmek için giren gençleri kafalıyorlar!.

Yazık ediyorlar.

Benden söylemesi.  Teklif var ısrar yok.

Hayırlı pazarlar…