Memleket yer yer Semmelweis Refleksi’ne tutulmuş…

Sıtkı Şeremetli

Memleket yer yer Semmelweis Refleksi’ne tutulmuş

Gündemi, olayları, söylenenleri çokça konuşuyoruz. Her şeyi konuşuyoruz, bilsek de bilmesek de… Bugün biraz da düşünelim diye geçmişte yaşanmış ama bugünü anlatan ve bugüne ders veren bir hikâye paylaşmak istiyorum;

1800’lerde tıp dünyası henüz yolun çok başında ve görünmeyen varlıklardan yani mikroplardan habersiz. Bulaşıcı hastalıklar bilinmiyor, ameliyatlar çıplak elle yapılıyor. O dönemde yaşayan ve kadın doğum doktoru olan Ignaz Semmelweis görev kaptığı klinikte kadınların doğum sonrası ölüm olanlarının oldukça yüksek olduğunu fark ediyor. Bu durumda ters giden bir şey olduğunu fark ederek araştırmalara başlıyor ve gözlemler yapıyor. Çalıştığı klinikte bulunan iki doğum odasını ve ölüm oranlarını inceliyor. Bu doğum odalarından birinde stajyer doktorlar, diğerinde ise stajyer ebeler görev alıyor.

Stajyer doktorların görev aldığı doğum odasında doğum yapan kadınların lohusa humması nedeniyle ölüm oranları %20’yi buluyor. Stajyer ebelerin görev aldığı doğum odasında ise bu oran %3 civarında seyrediyor. Hâliyle stajyer doktorların olduğu doğum odası kötü ünü ile yayılıyor, kadınlar orada doğum yapmak istemiyor, öyle ki stajyer doktorların doğum odasına kabul edilen kadınlar ağlayarak diğer oda için yalvarıyor. Hatta çoğu kadın, stajyer doktorların olduğu odada doğmak yerine kendi imkânları ile sokakta doğum yapıyor. Garip olan bir şey daha var ki sokakta doğum yapan kadınların ölüm oranı da çok düşük.

Semmelweis’in kafası oldukça karışıyor, önce işin içinden çıkamıyor. İki doğum odasındaki ekipman aynı, imkânlar aynı, yöntemler aynı ama nasıl oluyor da ölüm oranları yüksek? Duruma iyice odaklanan Semmelweis bir ayrıntıyı fark ediyor; stajyer doktorlar doğuma girmeden evvel anatomi dersinden çıkıyorlar. Semmelweis, stajyer doktorların derste incelediği kadavralar ile doğum yapan kadınların hastalanması ve ölümü arasında bağ olup olmadığını araştırmaya başlıyor. Tesadüfen o dönemde, bir doktor arkadaşının lohusa humması nedeni ile ölen bir kadının kadavrası üzerinde inceleme yaparken elini kesmesi ve lohusa humması ile aynı belirtileri göstererek ölmesi, Semmelweis’in aydınlanma noktası oluyor.

Semmelweis bu olayın ardından, gözle görülemeyecek kadar küçük olan canlıların var olabileceğini ve bir hastalık bulaştırabileceğini düşünüyor. Bu düşüncesini test etmek amacıyla hemen girişimlerde bulunuyor. Neler yapılabileceği üzerine oldukça yoğun ve kapsamlı bir şekilde çalışıyor.

Nihayet, Fransız kimyacı Antoine-Germain Labarraque tarafından geliştirilen ve açık yaraların dezenfeksiyonu için önerilen, ansiteptik özellik taşıyan bir solüsyonu kullanmaya karar veriyor. Semmelweis, anatomi dersi sonrası tüm öğrencilerin bu solüsyonu kullanmalarını istiyor ve durumu takip etmeye koyuluyor. Bir süre sonra sonuç şaşırtıcı! Stajyer doktorların olduğu doğum odasında ölümler %1’e inmiş. Semmelweis, bu sonuç üzerine derin araştırmalar yapmaya başlıyor. Enfeksiyonların belirtilerini, bulaşma yollarını ve nasıl önlenebileceklerini anlatan birçok yazı yayımlıyor. Yazılarında da, cerrahlara, her ameliyat öncesi ve sonrasında ellerini bu solüsyonla yıkamalarını öneriyor. Semmelweis, bu buluşunun ve çalışmalarının tıp dünyasında çığır açacağını ve bilim çevresinde birçok övgüye nail olacağını düşünürken hiç beklemediği bir tepki dalgasıyla karşılaşıyor.

Dönemin ileri gelen tıpçıları, Semmelweis’i ve buluşunu dalga konusu hâline getiriyor. Yaşanan tüm ölümlere sebebiyet vermiş olma ihtimali tıpçılara ağır geliyor ve reddediyorlar, Semmelweis’e çok sert tepkilerle yaklaşıyorlar. Basit bir el yıkamanın yeterli olduğunu, kadavradan hastalık bulaşamayacağını öne sürüyorlar. Saçmalık diyorlar, abartı diyorlar, yani konu üzerine hiçbir araştırma yapmadan, bilip bilmeden diyorlar da diyorlar. Semmelweis’e olan tepkiler çığ gibi büyüyor. Bu tepkiler karşısında Semmelweis çalışmalarını devam ettiremiyor ve üniversite hastanesinden kovuluyor. Meslektaşları tarafından şikâyet edilmesi sebebiyle meslekten de men ediliyor.

Bu olaylar sonucunda Semmelweis zamanla akıl sağlığını kaybediyor. Viyana sokaklarında dolaşırken gördüğü her bebek bekleyen anneye, doğum öncesi doktorlara mutlaka ellerini yıkamaları gerektiğini belirtiyor. İlerleyen süreçte durumu daha vahim bir hâl alarak 1865 yılında akıl hastanesine yatırılıyor ve hastanede her gün şiddete maruz bırakılıyor. Hastaneye yatırılmasından sadece iki hafta sonra da gördüğü şiddet onu ölüme sürüklüyor. Semmelweis’in ölümünden kısa bir süre sonra yapılan araştırmalarla, Semmelweis’in haklı olduğu görülüyor. Hiçbir araştırma yapmadan, konu üzerine fikir sahibi olmadan, cahil cüretkârlığı ile yok sayılan bir önerme, önemli bir buluşa imza atan bilim adamını önce kariyerinden sonra aklından en sonunda da canından ediyor. Bu olay sonrasında Semmelweis’in adı psikolojik bir fenomen olarak tıp literatürüne geçiyor. Bu fenomen Semmelweis refleksidir.

Semmelweis refleksi, ortaya atılmış bir iddiayı, bir bilgiyi veya bir düşünceyi üzerine hiçbir araştırma yapmaksızın, bilgisizce ve tecrübesizce reddetme durumunu ifade ediyor.

***

İşte yurdum insanının da yer yer ahvali budur… Ben deyim, siz yorun.

BU KONUYU SOSYAL MEDYA HESAPLARINDA PAYLAŞ
ZİYARETÇİ YORUMLARI

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu aşağıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.

BİR YORUM YAZ