KURU FASULYE (Göktuğ ŞEREMETLİ)

Sıtkı Şeremetli

KURU FASULYE

(Göktuğ ŞEREMETLİ)

(Gene Edremit ile ilgili eski bir hatıram. Bu da Ayşin kızımıza armağan.)

1999 Mart’ında Edremit tarihi üzerine pek çok kitap yazmış ilginç bir köy imamı olan Tahir Harimi Balcıoğlu ile ilgili araştırma yapmak için Edremit’e gittim.
El Ehzer’de okumuş, Teşkilat-ı Mahsusa’da çalışmış, Çanakkale, Filistin cepheleri, Kurtuluş savaşı derken yıllar sonra Edremit’e dönmüş, binlerce kitabını Edremit kütüphanesine bağışlamış birisi. Edremit tarihi üzerine yazdığı kitaplar bugün bile aşılamamış, kaynak kabul edilmişti. Mükemmel Arapçasından başka çok güzel Fransızca bildiğini okuduğu kitaplardan anlamıştım.
Torununu bulmuş, onun getirdiği evrakları inceliyordum. Tahir Bey ile ilgili çalışırken, söz Çanakkale’ye gelince masada oturanlardan birisi söze karıştı.
“Benim dedem de Çanakkale gazisi idi, Hocam. Baba oğul harbe iştirak etmişler, dedem Çanakkale’den dönmüş ama babası kalmış.” Dedi.
Biraz anlatmasını, konuyu açmasını istedim.
Dedesinin babası Halil Çavuş, Balkan Savaşlarında esir düşüp kurtulduktan sonra terhis edilerek memleketi Edremit’e gelip bir zahireci dükkânı açmış. Buğday, arpa gibi tahıl alıp satıyormuş.
Çanakkale savaşları başladığında oğlu Ali on dokuz – yirmi yaşlarındadır. Ali, askere alınıp Çanakkale’ye cepheye gönderilir.
Babası her gün dükkânı açmadan önce askerlik şubesi önüne gider, orada duvara asılı olan o şubeden sevk edilip de bir gün önce, şehit olanların listelerini okuduktan sonra dükkâna gelirmiş.
Bir gün hanımı dükkâna gelir:
“Bey, eve iki asker geldi. Seni sordular. Hemen askerlik şubesine gidecekmişsin… Acaba Ali’mize bir şey mi oldu? Yüreğime bir kor düştü…”
“Tamam, hanım, olur. Sabah baktım. İsmini göremedim ama ben şimdi gider öğrenirim, gelirim. Uzun zamandı pişirmedin. Canım çekti, sen akşama ocağa bir kuru fasulye vur da yiyelim…”
Dükkânı toparlar, askerlik şubesine gelir, kendini tanıtır.
Komutan ayağa kalkar: “Sen nerde kaldın? Yürü Edremitliler Çanakkale’ye gidiyor. Koş, yetiş.”
“Aman bey, varıp eve haber vereyim, Eşle, dostla helalaşayım.”
“Mümkün değil, kafileden kopma.. Koş.. Eve biz haber veririz..”
Gerçekten de hemen eve “Kocanızı Çanakkale’ye yolladık” diye haber vermişler.
Aradan hayli zaman geçer. Kurtuluş savaşı sonunda Ali geri döner.. Halil Çavuştan bir daha hiçbir haber alınamaz..
“Ben o Ali’nin torunuyum hocam.. Ama nenem hayatı boyunca her akşam kuru fasulye pişirdi. Kendisi ağzına o yemekten tek bir lokma koymadı. Hep bize yedirirdi.. Bir şey daha söyleyeyim. Belki inanmazsınız.. Bizim evde halâ her akşam kuru fasulye pişiyor.
Çocuklar: “Bıktık artık yaa” diye mırın kırın ediyorlar ama halâ bizde her zaman kuru fasulye pişiyor…”

(AYDIN AYHAN HOCA’DAN ALINTIDIR)

BU KONUYU SOSYAL MEDYA HESAPLARINDA PAYLAŞ
ZİYARETÇİ YORUMLARI

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu aşağıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.

BİR YORUM YAZ