MURAT ÖZTEKİN

Kimilerinin “sevimli dostlar” kimilerinin ise “saldırgan mahluklar” olarak gördüğü sokak köpekleri, şimdilerde ateşli bir şekilde tartışılıyor ama mevzu aslında çok eskilere dayanıyor… Tarihçi Prof. Dr. Kemalettin Kuzucu “İstanbul’un Sokak Köpekleri” adlı eserinde mazinin eski “defterlerini” açıp, İstanbul’un tanıdık “simalarının” edebiyat, mizah, politika ve matbuattaki izlerini detaylı bir şekilde sürüyor. Kapı Yayınları etiketiyle okuyucuyla buluşan eserde Osmanlıdan cumhuriyete yaşanan değişimler köpekler üzerinden ortaya konuyor.

Tanzimat öncesinde başlayan köpeklerin itlaf edilme meselesi ise kitaptaki en enteresan mevzu… Sultan Abdülaziz devrinde Batı’ya öykünmeyle alevlenen tartışma, daha ziyade Jön Türk edebiyatçılar tarafından yürütülmüş. Şinasi 1864’teki makalesinde İstanbul’daki sokak köpeklerinin sürülmesini savunmuş. Ebüzziya Tevfik ise natürel şekilde kısırlaştırılmalarını öne sürmüş. Namık Kemal vazifeli olarak gittiği Gelibolu’daki köpeklerin dişi ve erkeklerinin ayrılmasını planlamış ama başaramamış. Recaizade Mahmud Ekrem de köpeklerin ıslah edilmesinden yanaymış. Abdullah Cevdet de “ilerlemeye mâni” gördüğü köpeklerin 1910 yılında İttihatçılar tarafından Hayırsız adaya sürülmesine kadar yazılar yazmış. Sonrasında 1913 ve 1922 katliamları yaşanmış. Bütün bunlara muhafazakâr halk mesafeli durmuş.

YABANCI YAZARLAR KÖPEKLERDEN YAKINMIŞ

Fakat bu tartışmalarda Batılı yazarların İstanbul’un başıboş köpeklerine dair negatif yazıları da tesirli olmuş. Mesela İstanbul’u hiç görmemiş olan Jules Verne bile şehrin köpeklerinden yakınmış. Verne “Keraban le Tetu” romanında İstanbul’un en büyük tehlikesinin bu hayvanlar olduğunu kaleme almış. İngiliz yazar M. Hervé ise “şehrin beş laneti” arasında köpekleri saymış. 1867’de İstanbul’a gelen Amerikalı yazar Mark Twain, köpeklerin dar sokakları âdeta trafiğe kapattığını anlatmış ama onların zararlarının abartıldığını yazmış. Yazar Edmondo De Amicis de kendi ülkesindeki durumun tam tersine her yerde yatan köpekleri ezmemek için arabaların yol değiştirdiğini ifade etmiş.

KÖPEKLERİN HIŞMINA UĞRAYAN YAZARLAR

Bazı yazarlar İstanbul’un köpeklerinin hışmına uğramış ve bunları kaleme almışlar. İngiliz Albert Smith, İstanbul köpeklerinden mağdur olan o isimlerdenmiş. Yazar, gittiği hamamdan dönerken köpeklerin yolunu kesmesiyle korkulu anlar yaşamış ve bunu “işkence” diye anlatmış. Fransız yazar C. Farrére ise “Türklerin Manevi Gücü” adlı eserinde, 1904 yılında daha önce beslediği bir anne köpeğin, kendisini diğer köpeklerin saldırısından kurtardığını kaleme almı

Alman piyanist Anna Rilke de 1890’larda geldiği Eminönü meydan kahvehanesinde, köpekler ve dilenciler tarafından sarılmış. Piyanist, dilencilere kuruş, köpeklere ise ekmek parçası vererek rahat etmiş. Bütün bunların üzerine Osmanlıdaki ilk mizah dergisi Diyojen, vaktizamanında yabancıların köpekleri anlaması için bir kılavuz neşretmiş. Köpeklerin Türk mağdurlarından biri de Muallim Naci olmuş. Yazar, çocukluğunda bir sokak köşesinde kendisini sıkıştıran köpekler yüzünden ölümden dönmüş.
Osmanlının hat sanatçısı Mehmed Şefik Efendi ise köpekler yüzünden hayatını kaybetmiş. Köpeklerden kaçarken Boğaz sularına düşen sanatçı, kurtarılmasına rağmen hadiseden bir müddet sonra vefat etmiş. Refik Halid ise 1922’de yapılan köpek itlafına çok üzülerek “Levha-i Mazi” adlı kısa bir hikâye kaleme almış.

TÜRKİYE