Deprem (Ahmet ŞAFAK)

Deprem (Ahmet ŞAFAK)
  • Manşet
  • 2 Şubat 2020 15:09
  • 1.412

Deprem

(Ahmet ŞAFAK)

Deprem kuşağındayız.

Ancak unutuyoruz; sonra o meşum tektonik darbe acımasızca geliyor; güzel vatanımızın bir güzel yöresinde milletimizin evlatları deprem felaketine maruz kalıyor; üzülmek ne kelime, içimiz parçalanıyor; canımız yanıyor.

Kalbimiz Elazığ’da atıyor.

Biz Türk milletiyiz; dayanışma bizim işimiz, felaketler karşısında sırt sırta vermekte üstümüze yok. Türkiye bir bütün; her bir bölgeden, şehirden insanlar kurum ve kuruluşlar halinde Elazığ’a koşuyor. Yine bir kardeşlik destanı yazılıyor.

Devlet bölgede! Bakanlar Kurulunun ilgili tüm üyeleri İçişleri, Sağlık ve Şehircilik Bakanları; AFAD, Kızılay deprem bölgesinde konuşlanmış durumda. Batıdan-doğudan belediyelerin itfaiye teşkilatları, kurtarma ekipleri, sağlık personelleri durup dinlenmeksizin çalıştılar, çalışıyorlar.

Ancak bu kardeşlik destanına tedbirler konusunda bir destan daha eklemek zorundayız.

Kuzey Anadolu Fay Hattı ile Doğu Anadolu Fay Hattı, iki zalim öğütücü gibi dişlilerini yeniden çalıştırmaya başladı. Kuzey Anadolu Fay Hattı, 1999’da Silivri önlerine kadar pençesini uzattı. Şimdi kalan bölümde öldürücü darbesini vurmak için bekliyor. Doğu Anadolu Fay Hattı birkaç gün önce Sivrice’de dişlerini gösterdi. Bu tektonik saldırıyı durduramayız ancak tedbirlerimizi önceden alarak bu acımasız dişleri kırıp, canavarın kendi inine dönmesini sağlayabiliriz.

Çok yönlü çalışma içine girmek zorundayız. Hem devlet hem de millet olarak almamız gereken tedbirler var.

Televizyonlarda konuşan bilim adamlarını dikkatle dinliyorum. Türkiye’nin yapı stokunun yani binalarımızın direncinin fay canavarlarına karşı dayanıksız olduğu tartışılıyor. Konuşulanlar hiç de iç açıcı değil. Zaman kaybetmeden yapı stokunun gözden geçirilmesi, binaların “göçme riskinin” ortaya konabilmesi için zemin ve malzeme parametrelerinin saptanması hayati önem taşıyor.

Bugün artık depremi sadece yer altı hareketliliği olarak görmeyen, iyonküredeki toplam elektron içeriği ile de açıklayan bilimsel çalışmalar var. Japonya’da, Kanada’da bu konuda oldukça dikkat çekici araştırmalar yapılıyor. Bazı üniversitelerimiz de bu noktada boş durmuyor. Güneşin coronal tabakasındaki değişimler, kurulan istasyonlarla istatistiki olarak inceleniyor. Gökyüzü hareketleri ile deprem sarsıntılarının eş zamanlı gerçekleşiyor olması tesadüf mü? Bunlar üzerinde durmalıyız.

İnsanımızı teröre karşı korumamız ne kadar milli bir görevse; depremin yıkıcılığına karşı korumak da o kadar milli ödevdir.

Türkiye yapı teknolojisi açısından bugün çok gelişmiş durumda. Türkiye’nin fay haritaları 1932’den bu tarafa bilimin ve deneyimin eşliğinde çıkarılmakta; karada ve denizde sismik araştırmalar yapılmakta, deprem canavarı nereden kafasını uzatıp can yakmışsa haritalar ona göre yenilenmektedir. Bugün artık nerede hangi deprem zonunun bulunduğu bilinmektedir. Bundan sonrası depremi önceliğe alan kentsel dönüşüm çalışmaları, yerleşim kalitesi standardı ve yapı bilinci gerektirecek önlemlerle ilgili olacaktır. Çünkü açık bir gerçek şudur ki: Deprem değil, binaların kalitesizliği öldürüyor.

AFAD’ın depremle ilgili verdiği bilgiye göre, Elazığ’da ve Malatya’da 41 canımızı yitirdik. 45 canımızı enkazdan geri aldık. Hastanelere ulaştırılan 1607 yaralımızın 84’ünün tedavisi sürüyor.

Depreme teslim olamayız.

Milletimizi her türlü musibete karşı korumak, milli görevimizdir.

 

 

BU KONUYU SOSYAL MEDYA HESAPLARINDA PAYLAŞ
ZİYARETÇİ YORUMLARI

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu aşağıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.

BİR YORUM YAZ