DARBELER; ACI KAN VE GÖZYAŞIDIR

Sıtkı Şeremetli

GÜNLERİN GETİRDİĞİ
DARBELER; ACI KAN VE GÖZYAŞIDIR
Dün “15 Temmuz “un beşinci yıldönümüydü. Bu hain darbe girişiminin üzerinden beş yıl geçti. Bu girişimin hemen ardından birçok değerlendirmeler yapıldı. O günlerde ben de Gazeteci –Yazar Sıtkı Şeremetli ile uzun bir röportaj yapmıştım. Çünkü 15 Temmuz darbe girişimi esnasında yaşananlar ortaya çıktıkça ülkenin nasıl büyük bir badire atlattığı daha net görülmeye başlamıştı. Allah korusun o darbe gerçekleşmiş olsaydı neler yaşanabileceğini düşünmek bile istemiyor insan.
Üç nesil aile olarak darbelere maruz kalan Sıtkı Şeremetli 12 Eylül’deki darbeyi çok acı bir şekilde yaşamıştı. Hem yaşadıkları, hem artık belli bir yaşa gelmenin getirdiği tecrübelerden oluşmuş düşüncelerini gayet net bir şekilde anlatmıştı. “DARBELER; ACI, GÖZYAŞI VE KAN DEMEKTİR” başlığı ile verdiğimiz o röportajdan kısa bir bölümü bugünkü yazımda yine vermek istiyorum.
“Allah korusun bu darbe gerçekleşmiş olsaydı size göre neler yaşanırdı? O sabah memleketin hali ne olurdu? Çünkü siz darbeyi görmüş geçirmiş, bütün mağduriyetlerini yaşamış ve bunları zamanında kitaplar halinde yazmış birisiniz” şeklindeki soruma Sıtkı Şeremetli şu cevabı vermişti:
“Şimdi eğer 15 Temmuzdaki darbe gerçekleşmiş olsaydı memleket alt üst olurdu. Özellikle insan hakları ile ilgili her konu askıya alınırdı. Yasalar her şekilde mutlaka çiğnenirdi. Yasaların uygulanmasında haksızlıklar olurdu. Özellikle uluslararası görüntü çok kötü bir duruma gelirdi. Bunun dışında, daha sayamayacağım kadar olumsuzluklar yaşanırdı. Mesela biz 12 Eylül’de darbenin ne anlama geldiğini gördük. Nedir? Bugün olağanüstü hale bile karşı çıkılırken, darbenin getireceği sıkıyönetimler neler yaşatmazdı bize… Kapınız çalınır, evinizden alınır götürülürdünüz. Ticarethanenize gelirler, iş özgürlüğünüz engellenirdi. Seyahat ve yaşam özgürlüğünüz, elinizdeki sahip olduğunuz bütün özgürlükler ortadan kaldırılırdı. Yani darbe derken, bir sistem değişikliği olarak algılamamak gerekir. Darbe demek; demokrasi dışı bir devlet yönetiminin iş başına gelmesi demektir ve aynı zamanda bunun adı “diktatörlük” rejimidir. Yani daha evvelki çağlar öncesinden bugüne uzanan hastalıklı bir sistemdir. Yani eğer darbe muvaffak olsaydı; Türkiye’de acı büyük olurdu, gözyaşı büyük olurdu.”
Peki, siyasetçiler ve halk açısından neler yaşanırdı acaba? Sıtkı Bey bunun da cevabını özetle şöyle vermişti:
“Darbe bir siyasi hareketin en üst yönetiminden, en alt çizgidekilere kadar hepsine yapılmıştır. En azından, hareketin Ankara’daki, illerdeki yöneticileri mutlak surette etkilenir gözaltına alınır, yıllarca cezaevinde kalınırdı. Tüm siyasi yapılar durdurulurdu. Tabi liderleri 12 Eylül’de gördük hepsini aldılar ve götürdüler. Diğer kademelerde olanlara, tutumlar davranışları ne olurdu. Çünkü gördük kendi generallerine neler yaptıklarını, üstlerine nasıl bir tutum sergilediklerini izledik. Bir defa gözaltına alınan kişiler nezarethanelere, askeri birliklere götürülür ve burada sorgulama amaçlı süresiz olarak tutulabilirdi. Mesela gözaltı süresi şimdi olağanüstü hal nedeni ile 30 güne çıktı. Eğer darbe olsaydı, sizi 60 gün de tutsalar 70 gün de tutsalar bu işin yasası olmadığı için, hiçbir şey yapamazsınız. Artı sizi ne zaman mahkemeye çıkaracağı belli olmaz. Sizi alıp suçlu suçsuz koyar cezaevine, 2 sene sonra mahkemeye çıksanız ve tahliye olsanız bile o süre içinde yatmış olursunuz. Bakın bir darbe girişiminde bile, o anlarda yaşananları bir hatırlayın. O gece gördük, fırınlara ve benzin istasyonlarına akın eden insanlar vardı. Mesela bizim yakınımızdaki istasyonda bir iki saat kuyruk bekleyenler oldu. Halkta oluşan panik, halkı bir takım tedbirler almaya sevk etti. Bu da kargaşaya ve karmaşaya yol açtı. Ayrıca iş adamının belli bir süre işleri ve ticari faaliyeti duruyor. Alış veriş duruyor. Darbe demek belli bir süre idari anlamdaki değişiklik ile birlikte halkın kendi yaşamını da bizatihi alt üst ediyor. Tabii bu arada işçi hakları ile ilgili kısıtlamalar geliyor. Yatırımlarla ilgili, ithalat ve ihracatlara istediği kısıtlamaları getiriyor. Yani ekonomi ile ilgili olarak ekonomistler değil, darbenin ekonomiden anlamayan asker kökenli yöneticileri tarafından yürütüleceği için, ekonomi de kendini çıkmaza götürüyor.
Karşılaşılması muhtemel manzarayı böyle anlatan Sıtkı Şeremetli röportajın sonunda da şu noktaların altını çizmişti: “Darbeler zaten cüretkârdır. Kim yaparsa yapsın. Hangi siyasi görüş ve katman yaparsa yapsın darbe diktatör olmak zorundadır. Darbede merhamet hak hukuk olmaz. Neredeki darbe olursa olsun, Güney Amerika’daki olsun, Humeyni’nin İslam adına yaptıklarında olsun, hangisi olursa olsun, Ortadoğu’daki darbelere de bakın, yani orası burası fark etmez, kendi zihniyetlerini hâkim kılma arzusundan kaynaklanmaktadır. Bu fertlerin dışında dış etkenler de vardır. Yani şudur, hiçbir darbe milli değildir. 15 Temmuzda şayet darbe olsaydı bu da milli olmayacaktı. Ne dediler 27 Mayıstaki darbede: Bizim çocuklar ihtilal yaptı…”
Bütün bu anlatılanlardan sonra belirtmek gerekir ki, Allah bir daha bizlere bırakın darbeyi, darbe girişimlerini dahi yaşatmasın…
DARBELER; ACI KAN VE GÖZYAŞIDIR
BU KONUYU SOSYAL MEDYA HESAPLARINDA PAYLAŞ
ZİYARETÇİ YORUMLARI

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu aşağıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.

BİR YORUM YAZ