ÇANAKKALE ŞEHİDİ KARAKAŞ’LI ÖMER’İN HİKAYESİ (Göktuğ ŞEREMETLİ)

Sıtkı Şeremetli

”Bu vatan nasıl özgür oldu?”İbretle okuyun!..
ÇANAKKALE ŞEHİDİ KARAKAŞ’LI ÖMER’İN HİKAYESİ
(Göktuğ ŞEREMETLİ)
Annesinin tek oğluydu. Kaşlarından dolayı annesi onu “ Karakaşlı Ömer’im. Kata gülüm.” diye çağırır, severdi.
Bir gün sıra ona da geldi “Anasının karagülünü” Çanakkale’ye çağırdılar. Gitti.
Çok geçmeden bir mektubu geldi. Herkese selam ediyor, adeta vedalaşıyordu. Yaralanmış, yarası ağır ve karnındaymış, doktorlar öleceğini söylemiş, herkesle helalleşiyordu mektubunda, Anasıyla, babasıyla, akrabalarıyla, arkadaşlarla, komşularla helalleşiyordu.
En çok da öleceğine değil anasının üzüleceğine yanıyordu.
Mektubunun sonunda o zamanlar çok söylenen bir halk türküsünden alınmış şu sözleri yazmıştı.
“SIHHİYELER SAĞALTMADI YARAMI
YOLDA DEYİN AĞLATMAYIN ANAMI.
Ömer’in bu son isteği üzerine ailede herkes anasına hep “Ömer gelecek .. Yoldadır… Elbet bir gün gelecek… Gelecek” denilmişti.
Ömer gelecekti yoldaydı.
Gidenler bir gün gelmiyor muydu? Ama elbet Ömer de gelecekti.
06 ŞUBAT 1923’de Atatürk Balıkesir’e ilk defa geldi. “Evet, Gazi paşa gelmişti. O Anafartalar da onun kumandanı değil miydi? O bilmeyecek de kim bilecekti? Gazi Paşa’ya sormalıydı. Ömer’ini sormalıydı. O gün Atatürk’ün kaldığı evin arka kapısında pek kimsenin farkında olmadığı bir olay yaşanıyordu.
Ömer’in anası kapıya gelmiş, nöbetçi askerlere, ille de “Gazi Paşa” ile görüşmek istediğini söylüyordu. O sırada kapıya gelen Atatürk’ün yaverine mesele anlatılınca önce: “Olmaz!” dedi. “Hiç Gazi Paşa ile öyle paldır küldür her önüne gelen görüşebilir miydi?”
Kadını tanıyanlar, meseleyi bilenler yaverine, Ömer’in vasiyetini fısıldarlar.” Ömer, “Yolda, gelecek” denmesini, anasının ağlatılmamasını istemiştir.
Çanakkale denince akan sular durur.
Çünkü Atatürk’ün yaverleri Çanakkale’den beri onun yanındadırlar.
Çanakkale’de şehit düşmüş birinin vasiyeti elbette yerine getirilir.
Girerler içeri, durumunu anlatırlar Atatürk’e ve ayrıca şehit Ömer’in vasiyeti de söyler.
Atatürk; “Gelsin !” der.
Getirilir. Atatürk, Latife Hanım’la birlikte oturmaktadırlar.
Atatürk, Latife Hanım, Kazım Karabekir Paşa ve Ali Hikmet Paşa kahve içmektedirler.
Kadın girer içeri. Büyük bir saygı ile ellerini öper teker teker.
– Hoş geldin Gazi Paşam. Memleketimize şeref verdiniz.
– Hoş bulduk. Buyur ! Bir şey mi istiyorsun?”
– Yok, Gazi Paşam, yok… Sağlığını isterim… Ama Ömer’imi gördün mü? Çanakkale’de Karakaşlı Ömer’imi gördün mü? Kapkaradır kaşları. Mutlaka tanırsın. Çanakkale’de idi. Seninleydi Paşam. Çanakkale’de seninleydi. Pek çok giden geldi. Ömer’im hala gelmedi. Nerede benim karagülüm? Mutlaka onu görmüşsündür. Seninleydi.
– Yoldadır… Gelir. Bir gün gelir.
– Sağ ol Paşa Hazretleri…
Der ayrılır kadın.
“Yoldadır elbet… Koskoca Gazi Paşa yalan mı söyler hiç… Gelecek tabi… Ömer’im gelecek. Mutlaka gelecek bir gün.”
Artık gelene, geçene, hanlarda, istasyonlarda, asker sevkiyatlarında uzaklardan gelen askerlere, esaretten dönenlere hep Ömer sorulur…
“Gördünüz mü? Kara Kaşlı Ömer’imi gördünüz mü? Ömerimi gören var mı içinizde?
” Kara Kaşlı Ömer’im karagülleri severdi.” Diye evinin bahçesine karagüller diker. Bahçesinin her tarafını karagüllerle doldurur. Her bahar güller açtığında bir başka türlü sevinir. “Bahar geldi, Ömer’im de gelecek”
Anlattıklarına göre, sabahları kalkar kalkmaz bahçesine koşar, her gül goncasını okşayarak sever. “Ömer’im. Karagülüm benim.” Diye okşarmış.
Yıllar biri biri ardına devrilmektedir. Artık her sabah açan her gül tomurcuğunu “Ömer’im… Ömer’im” diye sevmeye başlar… Gül açar, solar, dökülür… Ama olsun diğer tomurcuk açacak ya… Bahar gelecek ya…
Öldüğünde mezarının üzerine karagüller dikildiğini söylediler… Vasiyetiymiş.
Şimdi nerede açmış koyu renkli bir gül görsem Karakaşlı Ömer’in anası gelir aklıma, hüzünlenirim.
(Aydın Ayhan Hoca’nın Balıkesir’den Seferberlik ve Çanakkale Hikâyeleri kitabımdan.)
BU KONUYU SOSYAL MEDYA HESAPLARINDA PAYLAŞ
ZİYARETÇİ YORUMLARI

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu aşağıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.

BİR YORUM YAZ