CAMİLER KALPLERİMİZİN AYDINLANDIĞI YERLERDİR

Sıtkı Şeremetli

CAMİLER KALPLERİMİZİN AYDINLANDIĞI YERLERDİR
Hz. Peygamber (sav) Efendimiz Mekke’den Medine’ye hicret ettiğinde ilk yaptığı işlerin başında mescit inşa etmek olmuştur. Yapılan ilk mescit İslam ümmetinin kimlik ve kişilik inşasında temel dinamiklerden biri olmuştur. Çünkü burası ilk yapıldığı andan itibaren sadece namaz kılınan yer değil, aynı zamanda okul, mahkeme, ordu karargâhı, devlet merkezi gibi fonksiyonel birçok görevler üstlenmiştir.
Enes b. Malik şöyle rivayet ediyor: Rasulullah (sav), Medine’ye geldiği gibi Medine’nin yüksek yerinde, Amr b. Avfoğulları’nın mahallesinde konakladı. Orada 14 gün kaldı. Ardından Neccâroğullarına (haber) gönderdi. Onlar da silahlarını kuşanmış vaziyette Hz. Peygamber (sav)’in yanına geldiler. (Hadisin râvilerinden) Enes, ”Sanki, bineği üzerinde Rasulullah (sav)’ı, terkisinde Ebu Bekir’i, etrafında da Neccâr oğullarının ileri gelenlerini görür gibiyim” dedi. Hz. Peygamber (sav) nihayet Ebu Eyyub’un bahçesine gelip konakladı. O (sav), (adeti üzere) vaktin girdiği yerde hatta koyun ağıllarında dahi namaz kılardı. (Sonra) Hz. Pegamber (sav), mescid inşa edilmesini emretti. Neccâr oğullarına haber yollayıp ”Ey Neccâr oğulları, şu bahçenizi bize satın” buyurdu. Onlar da, ”Vallahi bizler, bunun ücretini ancak Allah’tan bekliyoruz” dediler. (Râvi) Enes, ”Sizlere o bahçede, müşriklerin kabirleri, bina enkazı ve hurma ağaçları vardı diyebilirim” dedi. Rasulullah (sav), müşriklerin kabirlerinin, enkazın ve hurma dallarının icabına bakılmasını emretti; kabirlerdeki kalıntılar başka bir yere nakledildi, enkaz temizlendi, hurma ağaçları da kesildi. Hurma ağaçları mescidin kıble tarafına dizildi. Kapısının kenarlarını da taşla inşa ettiler. Şiirler söyleyerek taş taşıdılar; Hz. Peygamber (sav) de onlarla beraberdi ve şöyle diyordu: ”Allah’ım, ahiret hayrından başka hayır yoktur; Ensar ile muhacire yardım et!” Sünen-i Ebu Davud, Salât 12, /113
Hz. Peygamber (sav) eliyle basit bir şekilde inşa edilen Mescid-i Nebi’den itibaren yeryüzünün çeşitli beldelerine irili ufaklı yüzbinlerce cami veya mescit yapılmıştır. Kimileri ihtişamı ile göz kamaştırırken, kimileri de sadeliği ile gönülleri cezbetmiştir. Ama cami ve mescitlerin en önemli işlevlerinden birisi Müslümanlar arasında mevki ve makam farkını ortadan kaldırarak kardeşliği pekiştirmesidir. Cami ve mescitlerin mihrabı, minberi, kürsüsü, kubbesi, çeşitli süslemeleri, minaresi veya etrafındaki müştemilatı herkesin dikkatini çekebilir, tarihi veya sanatsal yönlerine vurgu yapılabilir. Bir mabedi mabed yapan en önemli unsur ne direkleri, ne kubbesi, ne de geçmişidir! Bir mabedi mabed yapan en önemli unsur; renkleri, dilleri, sosyal konumları ne olursa olsun her mümini birleri ile kardeş yapmasıdır.
Ebu’d-Derdâ (r.a)’ın oğluna şöyle dediği rivayet edilmiştir: “Yavrucuğum, cami evin olsun, çünkü ben Rasûlullah (s.a.v) Efendimiz’in şöyle buyurduğunu işittim: “Camiler müttakilerin evidir. Cami kimin evi olursa (Allah) ona rahatlık, rahmet ve Sırat’tan geçip cennete kavuşmayı garanti eder”.” İbn Ebî Şeybe, Musannef, VII, 114/34610; Beyhakî, Şuab, IV, 380/2688.
Çünkü cami ve mescitler manevi havasıyla, ilim ve irfan yuvası olması hasebiyle, bir okul görevi görmesi nedeniyle madeni cürufundan ayıran ateşe benzer. Nasıl ki maden cürufları ateşin karşısında eriyip temizlenip saf altın, gümüş vb. haline geliyorsa camiler de Müslümanların içine bir ifrazat olarak yerleşen kin, haset, intikam, gıybet, tecessüs vb. nefsin kötülüklerini temizler. Böylece kardeşliğin önündeki engelleri tek tek ortadan kaldırır.
Elbette cami ve mescitler taş, demir ve çimento vb. maddelerden yapılmış binalardır. Bu maddelere ruh veren içine sevgi ve muhabbetle gelen, aynı duyguları paylaşan, mevki ve makamı kapının dışında bırakan, unvanların hepsini secdede hiçleştiren, kardeşi ile aynı safta durmayı en büyük manevi haz olarak gören mü’minler eliyle olur.
Hz. Peygamber (sav) Efendimiz Müslümanların bu özelliğini dile getirerek şöyle buyurmuştur: “Mü’min altın parçası gibidir, sâhibi onu ateşe atıp eritir ama o ne bozulur ne de eksilir. Canım elinde olan Allah’a yemin ederim ki mü’min bal arısına benzer. Hoş şeyler yer, hoş şeyler ortaya koyar, konduğu yeri de ne kırar ne bozar.” Ahmed, II, 199; Beyhakî, Şuab, V, 58; Süyûtî, el-Câmi, No: 8147.
Hz. Peygamber (sav) orduyu bir savaşa (seriyye) gönderirken şöyle buyururdu: “Eğer (gittiğiniz yerde) bir mescid görürseniz veya bir müezzinin sesini duyarsanız oranın halkından kimseyi öldürmeyiniz.” Sünen-i Ebu Davud, Cihâd, 100, /608
İşte camiler ve mescidler, müminlerin hadis-i şerifte belirtilen kıvama geldiği yerlerdir. Yani camiler insanın emîn olduğu ve emân verildiği yerlerdir. Canların korunduğu, kardeşliğin yaşandığı yerlerdir.
Bu sebeple şu ayete kulak vererek konuyu bitirelim: “Allah’ın mescitlerinde O’nun adının anılmasına engel olan ve onların harap olması için çalışandan daha zalim kim olabilir? Aslında bunların oralara ancak korka korka girmeleri gerekir. Böyleleri için dünyada rezillik var, âhirette de onlar için büyük azap vardır”. (Bakara 114)
İzzet ALTINTAŞ / İl Vaizi
Bir şunu diyen bir yazı 'CAMİLER KALPLERİN KAYNAŞTIĞI YERLERDİR balikesirilmuftulugu' görseli olabilir
BU KONUYU SOSYAL MEDYA HESAPLARINDA PAYLAŞ
ZİYARETÇİ YORUMLARI

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu aşağıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.

BİR YORUM YAZ