BALIKESİRLİ OLMAK..  (Göktuğ ŞEREMETLİ)

Sıtkı Şeremetli

BALIKESİRLİ OLMAK..
(Göktuğ ŞEREMETLİ)

Balıkesir plakası “ 10 ” ile başlar. Biz Balıkesirliler de her 10.ayın 10unu “ DÜNYA BALIKESİR GÜNÜ ” olarak kutlarız.

Bin yıl kadar önce, geldik bu topraklara.

Biz Türkler, bin yıla yakın bir süredir bu topraklardayız.

Dağına, taşına, ovasına, tepesine, deresine, ormanına ismimizi verdik.

Bayrağımızı diktik.

Damgamızı vurduk.

Zamanı geldiğinde, devletin bekası, dirliği, düzeni için İmparatorluğun her yerine savrulduk..

Cepheden cepheye koştuk.

Dağdan dağa uçtuk.

Denizlerden geçtik.

Devletimiz ayakta kalabilsin, bayrağımız başımızın üstünde durabilsin, halkımız ezan sesi duyabilsin diye, dünyanın dört bir yanını kanlarımızla suladık.

Ama nereye gitsek, nerede olsak, bu güzel şehrin, Balıkesir’in hasretiyle yanan farklı insanlar olduk.

Düşmanlarımıza ateş olduk, yakıp kavurduk.

Dostlarımıza dikensiz gül bahçeleri olduk.

Bu şehirde, Balıkesir’de dostça dolaşanlar gül koktular hep..!

Zaman geldi; Çanakkale’de, devleti korumak, boynumuza takmak istedikleri esaret zincirini kabul etmemek için, cepheye koşan gencecik, gönüllü çocuklarının kanıyla toprağı sulayanlar olduk.

Zaman geldi çağrıldık, koşa koşa gittik.

Kafkasya’da, Galiçya’da, Romanya’da, Hicaz Cephesinde, Kuttul Amare’de, Irak Cephesi’nde Gazze’de savaştık, can verdik, kan döktük.

Dört buçuk yıl süren 1.Dünya Savaşında iki buçuk milyon üretici gencimizi silah altına aldık. İki buçuk milyon insan, askere alındığı günden itibaren tüketici durumuna girdi.

Harbin sonuna doğru biz tükendik, bittik.

Müttefikimiz Almanlar ve Avusturyalılar da bitti.

Ama diğer savaşan devletler de, Ruslar da, Fransızlar da İngilizler de bittiler..

Rusya’da da, Fransa’da da, İngiltere’de de hükümetler değişti. Artık ne Rus anneleri, ne Fransız anneleri, ne İngiliz anneleri, ne Hindliler, Anzak harp istemiyorlardı.

Türkiye’de de hükümet değişmişti. Dünya gidişatını hiçbir şekilde değerlendiremeyen yeni hükümet: “Neye mal olursa olsun barış.”diyerek dünya tarihinin en ağır ateşkesini imzaladı ve devleti ve ülkeyi İngilizlere teslim etti.

Acaba hiç düşündünüz mü, İngilizler Türkiye’yi neden işgal etmediler de Yunanlıları ve İtalyanları taşeron olarak kullandılar.?

Çünkü İngiltere’de bitmişti, asker bulamıyordu.

Yunanlılar Anadolu’nun ve Trakya’nın kendilerine hiç zahmet çekmeden sunulmasını fırsat bilerek, bu işe hemen talip oldu.

Adeta sevinçten çıldırarak hemen yurdumuzu işgale başladı.

Ama ne İngilizlerin, ne de karşı dünyanın değerlendiremediği bir şey vardı. Yunan ordusundaki subaylar ve askerler hiç harp görmemişlerdi.

Karşılarında ise 1.Dünya savaşı yıllarında pek çok cephede, pek çok olayla pişmiş başlarında Gazi Mustafa Kemal Paşa ile artık “harp kurdu” olmuş binlerce subay ve askerler vardı.

Üstelik dünyada siyasi dengeler sürekli değişiyordu. Artık insanlar, hükümetler harp etmek istemiyorlardı.

Biz bir şekilde 1.Dünya Savaşı’ndan yenik çıktık. Ordumuzu, askerimizi, insanımızı kaybettik, donanmamızı kaybettik. Silahlarımızı kaybettik. Malî kaynaklarımızı, paramızı kaybettik. Hatta vatanımızı kaybettik. Daha da kötüsü kendimiz güveni, cesaretimizi kaybettik.

Ama biz Balıkesir olarak, Mütarekenin en karanlık günlerinde; haksızlıklara, yolsuzluklara, soysuzluklar ve esarete savaş açan Çantayzade Basri Bey’in gazetesi “SES” olduk.

Kongrelerimizle; ordumuzu kurduk, cephelerimizi açtık, mütarekenin devletsizliğine devlet olduk. Türk halkına cesaret damarına kan olduk.

“ SES ”imiz Millî Mücadele’de Heyet-i Merkeziye’nin gazetesi “ İZMİR’E DOĞRU ” oldu. Karanlık günlerin en keskin sesi, en korkusuz yayın organları oldu.

Balıkesir Cepheleriyle, Vatanımızın kalbi, atan nabzı olduk.

Düşman karşısında dimdik duran tek cephe bizdik. Yunan ordusunun gözünde diken, yüreğinde korku, Yunan emelleri karşısında en büyük engeldik.

O zamanlar İzmir’in işgalini takip eden zamanda, düşman sürüleri önünde, her türlü engele rağmen, etten kemikten set olduk, siper olduk.

Yedi düvele kafa tuttuk.

Kim yaptı bizim yaptığımızı.

Biz, vatanımızı koruduk..

Şerefimizi koruduk..

Kadınımızı, kızımızı, namusumuzu koruduk.

Yurdumuzu, yuvamızı, Balıkesir’imizi koruduk.

Kan döktük, can verdik. Devletimizin mayası olduk.

Türkiye’mizi koruduk.

Vatanımızı koruduk.

15 Mayıs 1919 da İzmir’e çıkan düşman 29 Mayısta Ayvalık’a da çıkınca karşılarında kumandanları Ali Bey ile 172.Alay ve Edremitli, Burhaniyeli, Havranlı, İvrindili, Balıkesirlileri buldu. İlk kurşunu Ayvalık’ta attık.

Çok geçmedi, Yunan işgal kuvvetini Bergama’da bastık. Oradaki Yunan ordusunu perişan eyledik.

Düşman karşısında, kimseye sormadan, kimseden izin almadan Ayvalık’ta, Akhisar’da, Soma’da, İvrindi’de cepheler açtık.

Düşman geldi. Karşı koyduk.

Hem de onların işgal etmeye gelmelerine izin verenlerin bütün engellemek istemelerine rağmen.

Kimseye sormadan, kimseden izin almadan çıktık yola, sadece elimizdeki silahımıza, yüreğimizdeki inancımıza güvendik.

Biz sadece vatan borcu olduğunu bellediğimiz vazifemizi yaptık.

Dinimizi,

Vatanımızı,

Bayrağımızı,

Namusumuzu,

Balıkesir’imizi kurtardık.

Kim yaptı bizim yaptığımızı.

Dört cephede, her türlü yokluğa ve ihanete rağmen, düşman sürüleri önünde hiç kimseden hiçbir şey beklemeden, dimdik duran biz olduk.

Analarımızın, bacılarımızın, kadınlarımızın, yavuklularımızın, çocuklarımızın duası ve yüreğimizdeki vatan sevdası yetti de arttı bile.

Kim yaptı bizim yaptığımızı.?

Balıkesir, Yunanlıların ve hainlerin en korkulu rüyası oldu.

Biz dişimizle, tırnağımızla, yumruklarımızla savaştık. Balıkesir’in mor dağları her daim söyler destanımızı.

Biz Balıkesirliyiz.

Düşman bağrına saplanacak bir hançer. Dostlar için uysal birer kaplanız.

Hiçbir zorluk bizi yıldıramaz.

Hiçbir tehdit korkutamaz.

Üzerimiz oynanan oyunlar karşısında güler geçeriz. Af etmesini de, intikam almasını da, sırası geldiğinde düşmanın boğazına sarılmasını da biliriz

İşgal yıllarının karanlıklarına çok şeyler gizledik. İngilizlerin hiçbir planı Balıkesirliler önünde tutmadı.

Yunanlılar hiç bir şehirden Balıkesir’den korktuğu kadar korkmadı.

Sonunda kendi ocağımızdan kendimiz kovduk onları.

Kendimiz parçaladık düşmanın esaret zincirlerini

Onlar da şaştı bu işe..

Düşman önünde bağrımızı gererek, Gazi Mustafa Kemal’in Ankara’da kurulmakta olan Altın Ordusuna, saniyesi altın değerinde zaman kazandırdık.

Bazıları boyun eğerken, kendilerini düşmanların insafına terk ederken, biz dimdik durduk. Onlar da şaştı bu işe.

Devletimizin bekası için kandan, kemikten kale olduk.

Yunan sürüleri ve onların işbirlikçilerine korkulu rüya olduk.

Gerektiğinde yumruklarımızla, kazmalarımızla, baltalarımızla savaştık. Boyun eğmedik.

Yunan işgal kuvvetlerinin önlerindeki en büyük engeli, en korkulu rüyası olduk.

Kim yaptı bizim yaptığımızı.

Yunan Ordusu önünde on üç buçuk ay dişimizle, tırnağımızla, dışarıdan tek bir mermi bile yardım alamadan hem düşmanla hem de içimizdeki ayaklanarak düşmana yardım etmek isteyen hainlerle savaştık..

15 Mayıs 1919 da İzmir’imizi işgal eden düşman, ancak 30 Haziran 1920 de Balıkesir’e gelebildi. Çarpışa çarpışa, adım adım, kan döke döke geri çekildik. Ama gene de kanımız pahasına, canımızı ortaya koyarak başlattığımız bu millî mücadeleyi, terk edip bırakmadık.

Düşman karşısında bu kez de, “ Karesi Mürettep Taburu ” olarak, İnegöl Cephesinde Küplüce Hattı’nı tuttuk.

Çoğumuz, Sakarya’da, Büyük Taarruzda şehit olarak bu vatanının toprakları için eridik.

Kim yaptı bizim yaptığımızı.

Batı Anadolu’da Yunan işgalinden kendini kurtaran tek şehir biziz..

Yunanlıların işgal mıntıkasında en çok korktuğu yer Balıkesir’di.

Şehir ve kasabalarda, düşman varsa da dağlar bizimdi.

İbrahim Ethem Bey ve Parti Pehlivan ve Halil Efe(şehit) güçleri Sındırgı ve Bigadiç’te,

Yıldırım Müfrezesi Gönen’de,

Koca Müdür grubu İvrindi ve Balya’da,

Dalkıran Mehmet Efe grubu Burhaniye, Havran Edremit ve Kaz dağlarında düşmanı dağlara sokmadılar.

Katliamları, soygunları, ırza geçmeleri, ihanetleri önlediler.

Sındırgı’nın dumanlı dağları, Bigadiç’in ıssız yaylaları, Gönen’in bayırları, İvrindi’in ormanları, Kaz Dağları’nın kuytuları kim bilir kaç şehidin mezarını gizlemektedir.

29 Haziran 1920 de Yunanlıların işgal ettiği Balıkesir’imizi 6 Eylül 1922 de gene kendimiz kurtardık.

Ama Yunan kaçtı, biz kovaladık.

Savaş devam etti.

İkiye ayrılan kuvvetlerimizin bir kolu Balya, Edremit, Burhaniye Ayvalık’ı kurtardı.

Diğer kolu Gönen’i, sonra Bursa üzerinden düşmanı kovalaya kovalaya gelen Kocaeli gurubuyla birleşerek Bandırma, Erdek’imizi kurtardı.

17 Eylül 1922 de Bandırma’da, 18 Eylül günü de Erdek’te çok kanlı çarpışmalar sonunda Yunan ordusu yanlarına yerli Rumları, Ermenileri ve işbirlikçilerini de alarak ebediyen bu topraklardan ayrıldılar.

Kim yaptı bizim yaptığımızı?

1683de Viyana önlerindeki bozgundan sonra bir türlü toparlanamadık.

Sürekli yenildik. Sürekli Rumeli ana vatanımızdan topraklar kaybettik.

O kaybettiğimiz ana vatan topraklarında, tekrar geliriz diye insanlarımızı bıraktık.

Bizi yok etmek isteyen, topraklarımız ele geçirip sömürmek isteyen, bizi köleleştirmek isteyen emperyalist düşmanlar o tarihten bu yana ilk defa Ankara’yı ele geçirmek için gelen düşman Sakarya önlerinde durduruldular.

Ve 1683den beri ilk defa Büyük Taarruz ile 30 Ağustos 1922 de Dumlupınar Meydan Muharebesiyle yenip yok edip, çoğunu esir ettiğimiz düşmanın elinden, kaybettiğimiz toprakların bir kısmını geri alabildik.

Bu büyük zaferden sonra, Anadolu’daki maceralarının sona erdiğine inanan Yunan ordusu, 1 Eylül 1922 de bütün askeri birliklerine, karakollarına çektiği telgraflarla; “Kaybettiklerini, artık geri dönmeleri gerektiğini, yanlarında yerli Hıristiyan unsurları da birlikte getirmelerini” bildirdi.

Ve gittiler. Arkalarında bir sürü harabe, kül, kan, cinayet bırakarak gittiler.

Bu güzel şehri, bir daha geri dönmemek üzere terk ettiler.

İşgali takip eden günlerden kısa süre sonra, Kaymakam İbrahim Ethem Bey ve Millî Müfrezelerin Sındırgı Dağlarında başlattıkları millî hareket Yunan kovuluncaya kadar devam etti. 15 Eylül 1922 de Yakup Şevki Paşa kumandasında 2.Ordu’nun birlikleri geldikten kısa süre sonra Balıkesir’i kurtaran müfrezler terhis edildi.

Sadece bu mu ?

Dağlardan Bergama’ya inen İvrindi Müfrezeleri Bergama’yı kurtardı. Kaçmakta olan Yunan sürülerinin artıklarını Bergama’mıza sokmayarak, bu güzel şehri büyük bir yangından, katliamdan, soygundan korudu.

Kim yaptı bizim yaptığımızı?

İsmimizin önüne; “ Gazi ”, “ Şanlı ”, “ Kahraman “ gibi sıfatlar eklenmedi. Dedelerimizin, Millî Mücadele’nin önde gelen liderlerinin, isimsiz kahramanlarının alçak gönüllülüğü, kendimizi ortaya çıkarmamızı engelledi hep. “ Biz vatan için çalıştık, vatan için öldük, bir şey mi yaptık ki.? ”, diyerek, madalya bile istemekten utandık.

Biz Balıkesirliyiz.

Sakin, alçak gönüllü, güler yüzlü, dünyayı da pek umursamayan, gönül insanlarıyız.

Yiğitliğimize kimse söz söyleyemez.

Belalara gülümsememiz, dertlerimize aldırmamamız, sıkıntılara sabrımız kimseyi aldatmasın.

Yüreğimizde fırtınalar dolaşır. İçimizde yanar dağlar çağıldar.

Biz; soğukkanlı, mert ve cesur insanlarız. Verdiği sözü namus sayan, devletini, milletini ve dostluğunu her şeyden üstün tutan Balıkesirlileriz.

Biz Balıkesirliyiz.
(ALINTI-Aydın AYHAN Hocamızın yazısıdır)

BU KONUYU SOSYAL MEDYA HESAPLARINDA PAYLAŞ
ZİYARETÇİ YORUMLARI

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu aşağıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.

BİR YORUM YAZ