YILDIRAY ÇİÇEK/TÜRKGÜN

İsveçli yazar Selma Lagerlöf “Acının bağladığı sevgi kuvvetlidir“ der. Toplumsal acılar karşısında, acıları azaltmak isteyenler yardımlaşma/dayanışma erdemini her daim güçlü tutar. Bir acıyı menfaat için kullanan, ranta dönüştürmeye çalışan herkes de lanetlenir. Maalesef, Türkiye herhangi bir acı yaşadığında sırtlan sürüsü gibi ortaya çıkanlar vardır. Selde, orman yangınlarında, çığda, depremde âdeta fırsat kolluyorlar. Kahramanmaraş merkezli 7,7 ve 7,6 büyüklüğündeki iki deprem sonrası da bu türler anında seferberliğe girişti. Bu milletin asırlardır dilinde bir duası vardır. O da Allah, devletimize ve milletimize zeval vermesin…” şeklindedir. Bu dua yüzyıllardır Türk milletinin dilindedir, yüreğindedir.

Ama PKK’nın siyasi uzantısı HDP üzerinden Meclise girmiş Ahmet Şık isimli bir hain, halkı tahrik etmek için “Böyle bir devletin düşmanı olmak haktır ve meşrudur” diyebiliyor. Sadece o değil, başkaları da depremin acılarını sarmak için her kurumuyla seferber olmuş devleti küçümsüyor, itibarsızlaştırmaya çalışıyor. Eksiği tamamlamak için söyleyeceğin varsa söyle… Yapılması gereken makul sözün varsa söyle. Ama topyekûn seferberlik içinde olan devlet niçin hedef alınır?

“Devlet bitti, devlet çöktü, devlet enkaz altında…” sözü ağır ve art niyetli bir ithamdır. Burada temel amaç “Üzüm yemek değil, bağcıyı dövmek” olarak tarif edilebilir.

CHP ve tüm kuyrukları niçin sürekli devleti suçlama propagandası yapmaktadır? Halk TV’nin art niyetli mikrofonları, depremzede vatandaşlar “Allah devletimize zeval vermesin” dediğinde niçin cin çarpmışa dönmektedir? Çünkü “Hangi olumsuzluğu, hangi eksikliği nasıl bir siyasi ranta dönüştürebiliriz?” düşüncesiyle hareket etmektedirler. Sürekli kara propaganda ve zihinleri kirletecek algıları bunun için üretiyorlar. Bunların tek hesabı hükümeti seçimlere zayıf sokabilme çabasıdır. İnanın ölen, yaralanan insanlar bunların çoğu için hiçbir önem arz etmiyor. “Recep Tayyip Erdoğan’ın gitmesi için çok büyük can kayıpları olan bir depremin olması lazım” diyen ruh hastaları da bunların arasındadır. Hem de gazeteci, yorumcu sıfatıyla hâlâ ortada geziyorlar.

Depremzede olan insan enkaz altında yakınını kaybetmiştir, yakınını kurtarmayı bekliyordur, ihtiyaçlarına hızlı ulaşmaya çalışıyordur. Bunlar ne derse haklıdır. Duygusal öfkesi ve kızgınlığı anlaşılır. Ama bu acıyı siyasi yağmaya dönüştüren hangi siyasetçi varsa gerçekten alçaklığın tarihini yazmaktadır. Acı ortadan kalkana kadar yardımlaşma ve dayanışma duygusuyla hareket edilmesi gereken böyle bir atmosferde, siyasi rant güden kim varsa gerçekten alçak ötesi davranış içindedir. Bugün aranan tek özellik acının bağladığı kuvvetli sevgi olmalıdır. Deprem ‘Şu partiden, bu ideolojiden’ diye kimseyi ayırmadı. O enkazın altında Türkiye’nin yüreği kaldı. Acı hepimizin acısıdır. Türk milletinin her bireyi bizim canımızdır. Deprem sonrası yardım için bölgeye koşan A’dan Z’ye herkesten Allah razı olsun. Bir depremzedeyi kurtaran, bir depremzedeye su- ekmek veren herkes baş tacıdır.

Devletimiz, milletimiz ayaktadır. Duamızı tekrar edelim: Allah, devletimize ve milletimize zeval vermesin…”