“AİLESİNİ SEVEN BİNASINI KONTROL ETTİRSİN” (Ramazan KARACA)

Sıtkı Şeremetli

“AİLESİNİ SEVEN BİNASINI
KONTROL ETTİRSİN”
(Ramazan KARACA)
Türkiye depremle ilgili olarak çok büyük sınavlardan geçiyor ve büyük kayıplar yaşıyor. 24 yıl önce Gölcük depreminde yaşanan acı kayıpların travmasını daha atlatamamışken, 15 gün önce de 6 Şubat depremiyle, beterin de beteri misali yüreklerimiz kat be kat yandı. Yanmaya da devam ediyor; önceki akşam arka arkaya gelen iki depremle yine hayatını kaybedenler oldu…
Yaşananlar hâlâ gözlerimizin önünden gitmiyor. Bir can kurtarmak için umutla çalışan yetkililerin bu çabaları bazen bir canı kurtardı, çoğu zaman da yıkıntıların arasında kayboldu, eridi gitti. Tabii geçen o sayılı birkaç günün ardından bekleyenlerin umutları da aynı zamanda eridi gitti. Sonrasıysa tam bir trajedi, bazıları tanınmayacak bir şekilde göçük altından çıkan bedenlerin DNA ile kimlik tespitleri ve cenazelerin toprağa verilişi sırasında yaşanan büyük acılar. Bunları birçok kişi ya bir yakınında yaşadı, ya da bir tanıdıklarının yakınında… Televizyonlarda artık bu acıları yaşayanların ve hala şokta olanların zorlukla yaptıkları konuşmalarını dinliyoruz. Allah kimseye yaşatmasın böyle acıları…
Âmin diyelim ve ülkemizin deprem gerçeği konusuna yine dönelim. Yaşanan depremlerin, bu kadar çok can kaybına yol açmasının sebebi olarak kaçak yapılar ve daha ucuza mal etmek için malzemeden çalan müteahhitler gösteriliyor.
1999 depreminin ardından yaklaşık 2100 dava açıldı. Zorunlu deprem sigortası gibi düzenlemeler getirildi, halkın bilinçlendirilmesi için çalışmalar yapıldı. Hayatımıza ‘kentsel dönüşüm’ kavramı girdi. Peki, geçen 24 yılda ne değişti? Burada sözü uzmanlara bırakalım…
Bakın o depremin ardından yapılan çalışmalar nasıl belirlenmiş. Bir uzmanın daha önce yaptığı tespitleri buraya almak istiyorum:
“Bu tarih milat oldu. Yapı denetimleri başladı. Arama kurtarma kapasitesi o günlerin kat kat üzerine çıkarıldı. En büyük değişim risk azaltmada oldu. Bugün kentsel dönüşüm afet yönetiminin en önemli parçalarından biri. Yolların kapalı olduğu yerdeki enkaza insan kaynağı yetmez. Kentsel dönüşümün hızlanması gerekiyor. Zaten imar barışının temel faktörlerinden biri de kentsel dönüşüme kaynak bularak hızlandırmak. Binalar hakkında daha geniş bilgi sahibi olunarak yoğun kentsel dönüşüm çalışmaları yapılacak. Vatandaşın da katılımı şart. Türkiye’nin yarısından fazlası deprem kuşağında yaşıyor. Kişiler kendi binasından emin olmalı, belediyeye gidip binama bakın demeli, sağlam değilse kentsel dönüşüm başlatılmasını talep etmeli. Çocuğunu, eşini seven binasını kontrol ettirsin.”
Deprem anındaki toplanma alanlarıyla ilgili olarak da şu tespit yapılmış: “Yetki yerel yönetimlerde. Belediyelerden beklentimiz ilin afet riskine ve nüfusuna göre yeterince toplanma alanı belirlemesi. Ancak toplanma alanları değişmez değildir. Şehirler gelişiyor. Belediye bir parkı imara açıp başka alanı toplanma merkezine çevirebilir. Deprem, ülkemizde hiçbir zaman unutulmaması gereken bir gerçek. Afet gelecek. Tedbir kültürünü değiştirmeli, ‘Kötü evdeyim ama fiyatı uygun’ denmemelidir.“
Evet, Maraş ve Hatay depremlerini yaşamadan önce uzmanların görüşleri böyle… Yani önce tedbirimizi alacağız, sonra tevekkel Allah diyeceğiz. Yine iş bizlere düşüyor. Bizler de gayret sarf edeceğiz. Devletin bize sunacağı imkânlardan da yararlanmak için fırsatları değerlendireceğiz.
Bugüne kadar devlet vatandaşın inisiyatifine bıraktığı bu girişimi bundan sonra mecburi ve şart haline getirmelidir. İmkân veriyorsun o zaman beni mecbur da kılmalısın… Ama bence “Çocuğunu, eşini seven binasını kontrol ettirsin” cümlesi hepsinden etkili olmalı. Bunu bu defada algılayamazsak artık söylenecek söz de kalmıyor…
BU KONUYU SOSYAL MEDYA HESAPLARINDA PAYLAŞ
ZİYARETÇİ YORUMLARI

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu aşağıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.

BİR YORUM YAZ